Kraliçeden çok kralcı olmak! [11 Nisan 2000 Salı]

Kraliçeden çok kralcı olmak!

(Veya Bayrağa dair…)
Bir zamanlar Göztepe’deki bir evin beşinci katının balkonundan aşağı “atamadığım”;
“Biz ne biçim milletiz… Avrupa’da diğer çocuklar, bizim çocuklarımızla;
Türkler popolarını bizim gibi kağıda silmiyor, Türkler kakalarını elleriyle yıkıyor, diye alay ediyorlar… Böylece Türk çocuklarının psikolojisi bozuluyor!
Biz ne biçim bir milletiz, herşeyi ters ve yanlış yapıyoruz…”
…gibi laflar edebilen o genç karıdakine benzer, kullanılmış tuvalet kağıdı beyinli başkaları da yaşıyorsa bu ülkede, üzülürüm…
Bu öyle bir fukaralık… Öyle bir zavallılık…
O kadar kendine, kendi milletine, kendi köklerine, kendi inancına, kendi ırkına aykırı bir “tümör”lüktür ki; bu gibiler çoğaldığında kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın ki, bu “koca beden” ölür, tarihin ve toprağın altına gömülür gider!..

Ne biçim ve ne “biçimsiz” bir mantıktır ki bu, anlamak gayrimümkün…
Ama sırf şaklabanlık ve şarlatanlık olsun diye, ele geçirilmiş kuduz köpeklerin bile itlaf edilip edilmemesi gerektiğini tartışan “medeniyet hamları”yla dolu memleketimizde şimdi bir de adına “holigan” denen itler için ağıtlar yakmaya kalkanlar çıkıyor diye şaşmasın kimse…
“Neden?” Diye sorsan, cevaplar hazır:
“Çünkü onlar medeni, biz değiliz!..
Çünkü onlar bir taraflarını kağıda siliyor, biz elliyoruz!..
Çünkü onlar haçla dolaşıyor, bizim göğsümüzde ay ve yıldız var!..”
…..
Bazıları, ellerinden gelse kendi derisini soyacak ve içine batıdan gelen ne bulursa dolduracak nerdeyse…

Hadi, gidin Londra’daki bir katedralin içine çiş yapın… Hatta onu bırak, şurda, Haliç’in kenarındaki Patrikhanenin duvarına yanaşın bakalım… Ne yaparlar adamı?!.
Bizimse bazılarımız düşünüyor ki;
“Ne yapalım, onlar hıristiyan, onlar batılı, onlar yapar çünkü biz onlarla eşit değiliz…”
…..
Bu kafalar; kendilerini “insan olmakla bile” eşit görmemektedir beyler…
Bu kafalar değil bir holiganın, İngiltere’deki meclis üyelerinin bile; bu ezanın yankılanıp bu bayrağın dalgalandığı bu ülkede yaşadığına şükreden bir çobanın “hizasında bile” olmadıklarını idrake muhtaçtır…
…..
Bu devlet, holiganların ülkesine manevi tazminat davası açmalıydı. Hem de o gün… UEFA’ya şikayeti biz etmeli, tarafsız sahayı biz istemeliydik… Kendisini savunansa onlar olmalıydı.
Ama, garip olan; KENDİMİZE SALDIRAN DA KENDİMİZİZ!

Tarihin en derinine kadar inin…
Şunu göreceksiniz ki; hepimizin onlarca, yüzlerce, binlerce dedesi bu bayrak için, bu ezan için ölmüştür…
Şimdi, bayrak şiirlerini unutmuş, istiklal savaşlarını unutmuş, kendi soyunun bu topraklara döktüğü kanları unutmuş, İngiliz kraliçesinden çok kralcı bazı ahmaklar yaygarayı koparıyor:
“Ne yaparlarsa yapsınlar, onlar ölmeyi haketmemişti…
Holiganları bıçaklayanlar tarihin gördüğü en ağır cezaya çarptırılmalı…”
Bunlar nasıl yüreksiz, korkak, renksiz ve kişiliksiz ifadelerdir anlamak mümkün değil…
Yunan sınırından tavuğumuz kaçsa kırk sene hesabını verdiriyorlar ya bize!..
Akıntının, kendi karasularına sürüklemiş olduğu balıkçı teknelerimizi batırıyor ya “dost ülkelerin” hücumbotları…

Birileri de Fatih Hoca’nın; “Keşke iki sıfır biz yenilseydik de o iki holigan ölmeseydi” demesini ayakta alkışlıyormuş…
NİYE?..
Fatih Terim elbette bunu söylemeliydi, söyledi de…
Ama bu ülkeye maç seyretmek için bile gelmemiş, ellerinde bilet bile olmayan, hatta kendi ülkelerinin bile kara listesinde kayıtlı birileri, bu şehrin göbeğinde…
…bu ülke insanının bütün maddi ve manevi değerlerinin kalbine bıçağını sokarken, hem de bilerek, isteyerek, ve tekrar tekrar, üst üste sokup sokup çıkarırken…
…onlara bıçak çekenler, “bilinen en ağır cezaları” almalıymış!.. Onları kendi ellerimizle asmalıymışız ibret olsun diye!..
Yuh olsun!.. Tamam, herkesin gözü önünde cinayet işlendi. Ve tespit edilip yakalandı da failler.
Ve elbette yargılanacaklar, yargılanmalılar da.
Amaa;
Bu devlet bölünmesin, bu bayrak inmesin, bu ezan susmasın diye; karşısında yirmibin gencecik evladımızı şehit verdiğimiz “Öcalan’dan bile” büyük bir suç mu işledi bu vatandaşlar?..

Elbette insanlar ölmemeli.
Elbette, “insanlar” ölmemeli…
İngiltere, iki üç pisliğinden daha kurtulduğuna neredeyse sevinirken, biz asacak adam arıyoruz!
Adamlara biz unutturmuyoruz hadiseyi.
Ya bizim kameramanlara ne demeli?!.
…..
Her şeylerine ayılıp bayıldığımız ülkelerden birinde olsaydı bu hadise, polis bütün görüntüleri toplar ve acaba bu ülkenin turizm ve ticari bağlantılarını zedeleyebilecek filmleri oynatanların ellerindeki kasetleri ne yaparlardı dersiniz?..

Kıyafetinde Türk Bayrağı olan polisler suçluları yakalıyor, tepesinde Türk Bayrağı dalgalanan karakola getiriyor… Olayı; başlığında Türk Bayrağı bulunan gazeteler ve televizyonlar dünyaya duyuruyor… Ve, göğsünde binlerce yıllık milli ve manevi ölçülerini unutmadıklarını umduğum kalem ehli bazı kişiler, nasıl oluyor bilmiyorum, duvarında Türk Bayrağı asılı mahkeme heyetine peşin peşin akıl veriyor:
“Asın bunlarııı!..”

Olur, asalım.
Ardından İstiklal Marşımızı silelim, bütün bayrak şiirlerini yırtalım, bütün tarih kitaplarını yok edelim…
Niye?
Bu ülkenin tam ortasında, bildiğimiz bütün manevi değerlerimizin kalbine bıçak sokmuş iki pislik için!.
…..
Doğru ya, asalım katilleri.
Ardından da Öcalan’ı serbest bırakalım!..

Kardak kayalığı’nı gören var mı?
Bodrum Turgutreis’in birazcık kuzeyinde, Taksim Meydanı kadar kayalık bir adacıktır…
Orda da iki Yunanlı ölmüş, iki donanma karşıkarşıya gelmiş, iki ülke teyakkuz durumuna geçmişti…
Sebep?
Bir tane bayrak!
…..
Peki İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın nasıl “Demir Leydi” olduğunu hatırlayan var mı?..
Yani “Folkland Savaşı”nı?..
Koskoca İngiliz donanmasının İngiltere’den kalkıp, günlerce-haftalarca naklen canlı yayınlar eşliğinde Güney Amerika kıtası kıyılarına varmalarını ve günlerce sahilleri vurmalarını…
Sebep?
Bir tane bayrak!
…..
Bayrak şiirini hatırlayan var mı, Bayrak Şiiri’ni?
Peki İstiklal Marşı’nı hatırlayan var mı?
Bazı yazar amcalarım unutmuş göründüler de bir kaç gündür, hatırlatan da olmadı besbelli!..

Bu “sevgi yazısı”nı…
Bu; bayrağımız, ezanımız, ve bizim insanımız için yazılmış olan sevgi yazısını bir son söz ile bitirelim artık, ha?
Elbette herhangi bir bayrak karşısında kendi bayrağımı, herhangi bir inanç karşısında kendi inancımı, herhangi bir takım karşısında kendi takımımı, herhangi bir insan karşısında kendi insanımı, hatta herhangi bir serseri karşısında kendi serserimi savunacağım…
Bundan beni kimse caydıramaz.
Ve madem sonu ölümle biten bir hadise vuku bulmuş, ve madem olaya karışanlar da yakalanmış…
…elbette cezalarını verecek Türk adaleti.
Ama en azından “adalet”in yakasını serbest bırakalım ki rahat çalışsın…
En azından kendi aleyhimize bir kamuoyu oluşturmak için kendimizi paralamayalım…
En azından İngiltere kraliçesinden daha çok kralcı olmaya çalışmayalım.

———————————————————

Dünya neyi konuşuyormuş?

Galatasaray’ın zaferi gölgelenmişmiş… Yok efendim, dünya neyi konuşuyormuş da şu anda…
“Hunharca” öldürdüğümüz iki İngiliz’i konuşuyormuş dünya…
…..
Kimse merak etmesin; dünya doğruları düşünüyor, doğruları konuşuyor… Hem de bizim yazar-çizerlerimizin düşünemediği doğruları.
…..
Dünya artık Türk’ün bağında bağıra çağıra türkü söyleyemeyeceğini farkediyor beyler…
DÜNYA, FUTBOLUN BEŞİĞİNDEN GELEN İNGİLİZLERİ BİLE İSTEDİĞİMİZ ZAMAN NET BİR ŞEKİLDE İNDİREBİLECEĞİMİZİ konuşuyor aslında. Ama elbette bunu benim gibi söyleyemiyor. Çünkü onlarda da gurur var ve “bizi perişan ettiler” demek yerine diğer olayı ön plana çıkarıyorlar, mecburen…
…..
Dünya, Leeds United’ı bırakın, İngiltere’nin de yaka silktiği holiganların bile “indirildiğini” konuşuyor…
HADİ BUNDAN SONRA GELSİN BİR HOLİGAN DA, BU ÜLKEDE BU ÜLKENİN BAYRAĞINI YAKSIN, parasını karalasın ve bütün maddi-manevi değerlerini çiğnemeye… Üstüne üstlük bir de açıp bir yerlerini göstermeye kalksın.

Stop
Muammer Erkul
11 Nisan 2000 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir