Küsmek öyle kolay mı? [03 Ekim 2000 Salı]

Yazışıyoruz Bilal’le; …..“Ne oldu senin net işleri?..” Diye sormuş, ben de ona;
“Ben sana küsüm, demişim… Sen buralara gel de, bana görünmeden git…”
…..
Bu sabah bilgisayarımı açtığımda önüme düşen cevaba bakar mısınız şimdi:
…..
“Küs???
Küsmek öyle kolay değil.
Bir insanın küsmek için mazeret bulması kolay değil ki…
Hele bir Muammer Abi’nin hiç kolay değil…”

İnsan olmak bu kadar “zor” bazen…
Ve de insan olmak bu kadar GÜZEL işte…
Küsmeye bile hakkım olmadığını düşünüyorum bazen ve bunun zorluğunu…
Ama ardından da; küsmeye bile hakkım olmamasının güzelliğini…
Anlıyor musunuz beni?..
Anlıyorsunuz, öyle, değil mi?..

Heey!..
Kolay mı öyle küsmek?..
Küsmek için mazeret bulmak kolay mı?..

“Müthişsin gene, diye yazdım Bilal’e…
İşte bu kadar ya;
Küsmek için sebep mi var?..
İyi ki varsın be Bilal… Bu mübarek günler hürmetine, Allah seni Bilal hazretlerinin şefaatine kavuştursun…”
Dedim, dedim amaa, sonra da merak edip araştırdım; kimdi bu adını duyduğumuz müezzin “Bilal” diye…

(Ahmed Fâruk imzalı ESHÂB-I KİRÂM isimli kitapta şöyle yazıyor:)
…..
Bilâl bin Rebâh Habeşî:
Eshâb-ı kirâmdandır. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” müezzini idi. Önce Müslüman olanlardandır. Ümmiyetebni Half’in kölesi idi. Kâfirler ve efendisi kendisine çok eziyet ve cefa ederlerdi. Boynuna ip takıp, çocukların eline verir, Mekke sokaklarında dolaştırırlardı. Bilal ise, Allah birdir, Allah birdir der, dininden vazgeçmezdi. Bir gün Bilal’i soyup, bir don ile sıcak kum üzerine yatırdılar. Üstüne büyük taş koydular. Ya Muhammed’in dininden çıkarsın, yahut ölünceye kadar burada böyle kalırsın dediler. Bilal hazretleri, bu taşın altında (Allah birdir, Allah birdir) derdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” oradan geçerken bunu gördü. (Allahü teâlânın ismini söylemek, seni kurtarır) buyurdu. Evine geldi. Ebû Bekr gelince, Bilal’in çektiğini söyledi. (Çok üzüldüm) buyurdu. Ebû Bekr “radıyallahü anh” kafirlerin yanına gitti. (Bilal’e böyle yapmakla elinize ne geçer? Bana satınız!) dedi. Dünya dolusu altın versen satmayız. Fakat, senin kölen Âmir ile değişiriz, dediler. Âmir, Ebû Bekr’in ticaret işlerini yapardı. Çok para kazanırdı. Yanında maldan başka, onbin altın vardı. Ebû Bekr’in, eli-ayağı yerinde (konumunda) idi. Fakat, kâfir idi. İman etmiyordu. Ebû Bekr, Âmir’i, bütün malı ve paraları ile, Bilal için size verdim buyurdu. Çok sevindiler. Ebû Bekr’i aldattık dediler. Bilâl’i taş altından çıkarıp, elinden tutup, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzuruna getirdi. (Ya Resûlallah! Bilal’i bugün, Allah için azad eyledim) dedi. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” çok sevindi. Ebu Bekr’e çok dua buyurdu. O anda, Cebrail alayhisselam gelip, doksan ikinci sûre olan (Velleyl) sûresinin onyedinci âyetini getirdi. Cenâb-ı Hak, Ebû Bekr’in Cehennemden uzak olduğunu müjdeledi.
En önce ezan okuyan budur. Bütün gazalarda bulundu. Resûlullahın “sallallahü alayhi ve sellem” vefatından sonra, cihad için Şam’a gitti. Yirmi senesinde Şam’da vefat etti. Bâbüssagîr’de medfûndur. Sesi çok güzel ve pek tesirli idi. Ezan okurken herkesi ağlatırdı. Ömer “radıyallahü anh” Şam’a gelince, ezan okuyup, bütün askeri ağlatmıştı. Bundan sonra, Medine-i münevvereye geldiğinde, hazreti Hüseyn’in zorlaması ile bir sabah ezanı okuyarak, bütün Medîne ahalisi şaşkına dönmüştü.
…..
Aklınıza, böyle “alıntılar” yapıp gün çalıyor, kendisi yazmıyor, gibi düşünceler gelmesin sakın…
Zımba gibi yazılarımız var, merak etmeyin…
…..
Ama oldu olacak, bir not daha ilave edeyim de, mevzu yarım kalmasın… Yani KÜS DURMAMANIN, DARGIN KALMAMANIN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU vurgulamak için, (hazır elime geçmişken, yani ben öğrenmişken) yazmakta fayda var…
Kitapta diyor ki:
Yalan söylemeye üç yerde izin verilmiştir…
Birincisi;
Harpte… Veya her zaman düşmanlardan korunmak, Müslümanları korumak için.
İkincisi;
Hanımların (eşlerin) gönlünü hoş tutmak, idare etmek için.
Üçüncü olarak da;
Küs olan, dargın duran iki Müslümanı barıştırmak için, birine diğerinden iyi laf getirmek suretiyle yalan söylemeye izin verilmiş…

“Küsmek öyle kolay mı?..”
…..
Bu laf çok hoşuma gitti benim.
Ve bu laf bana sabah sabah bir çok konu öğretti.
Sağol be Bilal!..
…..
Tam da dediğin gibi:
“Küs???
Küsmek öyle kolay değil.
Bir insanın küsmek için mazeret bulması kolay değil ki!..”

İnsan olmak bu kadar “zor” bazen…
VE DE İNSAN OLMAK BU KADAR GÜZEL İŞTE…
Heey!..
Kolay mı öyle küsmek?..
Küsmek için mazeret bulmak kolay mı?..

Stop
Muammer Erkul
03 Ekim 2000 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir