Onu zaman zaman, alâmet-i farikası olan bir fötr şapkayla dolaştığını görüyorum hâlâ; düz, dik ve sürati değişmeyen adımlarla… Sonradan pişman olacağımdan eminsem de; görüyor, ama yanına gidip konuşamıyorum.
Çünkü o benim hayatımın seyrini değiştirdi. Ve ben uzuun yıllar boyunca ondan hep nefret ettim;
Ta ki, uyanıncaya kadar!..
O adam, bir ilkokulun müdürüydü; ilk okulumun…
Sanırım sızlanıyordum. Sonunda beni alıp ikinci sınıfa koydular. Böyle herşey çok daha iyiyken, bir dersin ortasında bu fötr şapkalı adamın odasına götürüldüm. İki öğretmenim de ordaydı, ve bir kaç kişi daha… Müdür bey bana bazı sorular sordu. Sonra da; "şu sorumu çok iyi düşün, ve öyle cevapla" diyerek; (bir avcı, bir daldaki bilmem kaç tane kuşu vurduğu zaman kaç tanesinin kalacağını) sordu…
Müdür bey bana "çok iyi düşün" dediği için çok iyi düşündüm; ve toplam sayıdan vurulan kuşları çıkartıp, kalanı söyledim… Bıyıkları yoktu müdürün, ama bıyıkaltı gülüp ağzının kenarıyla odadaki herkese şööyle baktı… Ardımdan; "temeli sağlam olsun" demiş!..
Ben işlemi doğru yapmıştım. Ama o gün beni alıp eski sınıfıma koydular. Bu iş benim uzuun yıllar kafamı kurcaladı!..
O "mantık bilmecesi" yüzünden başıma gelen bu hezimet ve hüsranın; hep hayıflandığım bir felaket olmadığını, tam çeyrek asır sonra "DANK" diye idrak ettim!.. Çünkü artık şunu biliyorum ki; eğer öyle olmasaydı, şehir değiştirdiğimizde yazıldığım okulun üçüncü değil dördüncü sınıfına başlayacaktım. Bu, başka öğretmen ve başka arkadaşlar demekti. O zaman orta okulda da başka öğretmen ve başka arkadaşlarla (hatta klasik matematik-fen) okuyacak, belki başka bir liseye gidecek ve Haydarpaşa’daki curcunanın içine düşmeyecektim. Ve nihayet; hayatı boyunca yaptığı işe bir türlü ısanamamış, kim bilir hangi devlet dairesinin müdür muavini masalarından birinin üzerinde, sanırım "Muammer Erkul" yazıyor olacaktı!..
Ne dersiniz; kızmaya devam edeyim mi, ilk ilkokul müdürüm Burhan hocaya?..
Ben, bu örneği ne kadar çok tekrarladım ve bir kaç kere de yazdım… İşinden olanlar, yarı yolda kazık yiyenler; ama illa da sevdiği tarafından terkedilenlere "ilaç" gibi geliyor bu hikaye… Diyorlar ki;
"Evet, yaa!.. Beni terkeden bu kişi, zaten yanlış kişiymiş. Ama bu yanlış insan en iyi olanı yapmış oldu aslında; beni ‘doğru kişiye’ itmiş oldu… O beni böyle bırakmasaydı, ben kendim için daha doğru olanı bulabilir miydim?.. Ama şu an benim yapmam gereken; yüzüstü kaldığım yerden doğrulmak, ve istikbale yönelmek… Çünkü ilerde iyi şeyler, doğru kişiler, faydalı işler beni bekliyor!.."
Sanmam ki aranızda hiç kazık yememiş, hiç yüzüstü kalmamış kişiler olsun… Ve yine sanmam ki, artık hüsranlarınız-hezimetleriniz tükenmiş olsun… Çünkü, bir "hayatı" yaşıyoruz biz,,, ve hayat; işte budur!..
Sorun bakalım bana, umurumda mı şimdi; bir kısmı vurulan kuşlardan kaç tanesinin o dalda kalacağı!.. Ve sorun bakalım kendinize, kaç Burhan hocanız oldu, veya kaç yıkılan hayalinizin ardından yerlerde yuvarladınız kendinizi?..
Bu, bir bakış açısı belki de. Ama, hatırlayanınız olur; hani eski bir yazımız şöyle diyordu:
"Açım değişti, acım değişti!.."
Stop
Muammer Erkul
26 Ocak 2003 Pazar