Veya “Zehirli Su”
Yahut “Senli Ben”
Ya da “Benli Sen”
Her ne ise, yazının ismi önemli değil zaten!
(BİR KÂSE SUYA DÜŞEN BİR DAMLA ZEHİR GİBİ; GAYRI SENİ İÇİMDEN SÖKÜP ATMAK NE MÜMKÜN?..)
Nasıl damlarsa zehir bir kâse suya;
İçime, öyle damladın…
…..
Ve nasıl karışırsa soluğa, nasıl karışırsa kana;
İşte öyle karıştın, öyle karıştın bana!..
Ve artık ööyyle karıştın ki; ayırmak ne mümkün…
Çözüp almak ne mümkün; boynuna sarmalanmış gönlümün kollarını!..
Ve anlamak ne mümkün;
İkimiz “bir” olduktan sonra, hangimiz seeen, hangimiz ben?..
İki şerbet bir kadehe dolunca, “bir tekini” tatmak ne mümkün?..
Dedim ya;
Ayırmak ne mümkün gözümü gözünden, elimi elinden…
Dedim ya;
Bir kâse suya düşen bir damla zehir gibi içime düşmüşsün sen…
Gayrı seni bu cândan çekip almak ne mümkün, söküp atmak ne mümkün ve çıkarmak ne mümkün?..
…..
Bir kâse suya düşen bir damla zehir gibi;
Gayrı seni içimden söküp atmak ne mümkün?..
Stop
Muammer Erkul
30 Nisan 2009 Perşembe
Ahhh!..
Keşke ‘içimize’ yazılsa her satır.
İçimize söylense her sözzz
ve içimiz; ‘duymayı’ öğrense! ..
Her sabah açıp bu güzel siteyi okumak alışkanlık, bağımlılık yaptı elhamdülillah. 🙂 Nasiplilere müjdeler olsun…
GELİNCİK
Sevmek, ayrılığı düşünememek o yüzden ne mümkün? 🙂 Hüznü, sevinci, umudu-çaresizliği, gözyaşını, mutluluğu, hasretleri- bekleyişleri, herşeyi yaşadığın birinden ayrılmak ne mümkün . Yüreğinize sağlık.
AYLA
Çok güzel bir tespit olmuş.
İnsan nasıl ayıramıyorsa, zehiri suya damladığı zaman, sevdiklerini de kendinden ayrı düşünemiyor haklısınız.
SERPİL
Yazı ruhuma ilaç gibi geldi Muammer Abim.
Defalarca okudum, sindireyim, unutma gafletinde bulumayayayım diye.
….
Bir kâse suya düşen bir damla zehir gibi;
Gayrı seni içimden söküp atmak ne mümkün?..”
Bu sözler yüreğimde her okuduğumda yankılandı…
“Ne Mümkün?..”
Bu yazıyı okuduğumda Muammer abim sanki benim için yazmış dememem; “Ne mümkün?..”
Teşekkür ederim Muammer abim. İyi ki varsın. Yaralarımıza merhemsin…
Defalarca yazmak istiyorum;
NE MÜMKÜN?..
NE MÜMKÜN?..
NE MÜM…
NE…
ÜFTÂDE
Böylesine güzel ve eşsiz bir yazıyı bizlere okuma fırsatı sunan, yüreğimizin tercumanı, duygularımızın sesi olan sevgili Muammer ERKUL’a teşekkürler ediyorum.
PERGİN
Özlediğimdi, beklediğimdi bu yazı..
Hani belki de ihtiyaç, kim bilir..?
“İkimiz bir olduktan sonra, hangimiz seenn hangimiz ben?”
Nasıl sığıyor farkında mısınız, koca bir yürek ve aşk şu tek cümleye?..
Yüreğine sağlık Muammer Erkul..
MERYEM YALOVA’dan
Çok güzel bir yazı olmuş. Bir sevgi ancak bu kadar güzel bir şekilde anlatılabilir.
Yüreğinize emeğinize sağlık.
Çok güzel hemen paylaşacağım arkadaşlarımla.
İLKNUR YILDIRIM
Bazen sayfalar, bazen de kitaplar dolusu yazılan sözler, ifade etmek istediklerinizde yetersiz kalır.
Ancak bazen de bir kaç satır, bir kaç cümle yüreğinizi ortaya koyabilir.
Bunlar da o nadir cümlelerden bir kaçı.
EYÜP
Kendin için mi yazdın bu yazıyı, içine damladığın kâselerin dilinden?..
ZEHİRLENEN…
Yine birileri seni içende zehir gibi hissetmiş…
Bak sen helee?..
Zehirlenenler!..
Ben bigün büyücem büyücem bu fesatlanmalarımdan hiiçç eser kalmıcak:-)))
Sen o zaman bi oohh dicen…
Ohh bee dünya varmış dicen..
*
Kim senden zehirlenmiş?
Kimin kanına karışmış tadın?
Kim naappmış hiiççç farketmicek benim içinn.
……..
Yanii umarız di mi?
Yani inanabiliyor musun sen bi gün böle bi A…’ye dönüşmüşüm ben? :-))))
A…
Kimsenin fesatlanmasına falan gerek yok arkadaşlar…
Umduğumuz şeyler… Ve bu umduklarımızı bulamadığımız zamanlarda yaşadığımız nahoş duygularımız, üzüntülerimiz oluyor ister istemez… Buralara yansıtmasak iyi olur elbette ama yansıdığı da olabiliyor böyle.
Lütfen hakkınızı helal edin, sizlere böyle şeyler yazdırmak istemezdim…
ZEHİRLENEN
“Böyle şeyler” deyince korktum, hayırdır ne yazdım ki dedim bir an…
…..
Gülüşmüştük sadece:-)))
Dert değiill:-)
O’nun zehri karışmış sana daa, bana da… FESATLANMAMAK NE MÜMKÜN ;-))
Kucak dolusu sevgimmmmle:-)
a….
🙂
İnan ki gülümseyecek hiç mecâlim yoook sevgili a….
Sana da sevgiler…
ZEHİRLENEN…
Ben de ne çok gülücük kondurmuşum öyle yazdıklarıma…
Ayıp mı etmişim yoksa yine?
Senin gülmelere mecalin yokken!
Derdi veren Mevla, dermanını da verirmiş.
Rabbim bedenine sağlık, ömrüne bereket,
yüreğine ferahlık versin, sızılarını gidersin dilerim…
Ki birlikte gülebilelim:-)
a…
Aaminnn… 🙂
Seni başıma kim sardı yaaa? Güldürmeden bırakmadın yani! 😉
Rabbim seni de iki cihanda güldürsün…
Sevgiler kucak dolusu 🙂
ZEHİRLENEN
Görev tamam desene… 😉
Birden kendimi bir adet pembe peri kızı gibi hissettirdin iyi mi? :-))))
…..
Bi gün, bi yavruyu ya daa bi nineciği gülümsetmişsin.
O da demiş ki sana içinden, yüzünü güldürenler çok olsun…
Derkeeenn; bigün gülesin kaçmış. 🙁 Ben de o gün sağ tarafımdan kalkmışım nasıl olduysa? ;-)) Keyfim yerindeymiş yani…
Aldığın dua cepteydi ya nasılsa, kapına beni bırakmışlar gülümseyesin diye:-)
Sonra da sen bana demişsin ki:
“Gülümsetenlerin çok olsun.” 🙂
Sokağa çıkmışım karşımda bi pembe balon…
Elimde pembe balonum, telefonum çalmış, sevgilii sevdiğim sesini duyurmuş bana. :-):-)))
GÜLÜMSEMEMEK NE MÜMKÜN!:-)
A… 🙂
Foruma çevirdik burayı, site sahibi solundan kalkar da pataklarsa karışmam bak!.. 😉
Seslenmediğine göre sağından kalkıyor bu aralar galiba… :-)))
ZEHİRLENEN
Geçmiş yıllardan hatırladığım yazıyı, yeniden, o günkü lezzeti tekrar duyarak okudum. O gün gazeteyi bir kahve köşesinde bulup da bu yazıyı okuduktan sonra içim elvermemişti bu yazının o kahve köşesinde kese kağıdı olarak kullanılmasına. Kesip alıvermiştim hemen ve hala da şiir defterimin arasında senelerden beri durur, arada bir okurum. Teşekkürler…
Sayın Hakan K. kardeşim…
Bu anlattığınız ilginç ve hoş kahveden alınmış kağıtlı hatıranızı sitemizin HATIRALAR SOKAĞI’na anlatsanız da hep beraber okusak daha iyi olmaz mıydı?
Ne kadar iyi olurdu yani…
Bekliyoruz…
🙂
Sayın Ayşe Hanım. Madem istediniz…
Yılı kesin olarak hatırlamamakla birlikte 2004 olarak tahmin ediyorum. O zamanlarda bir kahveye babamla ya birini beklemek için ya da başka bir nedenden oturmuştuk. Sanırım ilk bu yazıydı Muammer Bey’le tanışmam. Ben o zamanlar 19 yaşındaydım. Sıkıntıdan Türkiye Gazetesi’ni karıştırırken bu yazı dikkatimi çekti. Okudum ve o kadar hoşuma gitti ki kahvecinin de izniyle hemen gazetenin o köşesini koparıverdim. Aslında yapı olarak birinden zar zor birşeyler isteyen biri olarak o yazının orda kalmasına gönlüm elvermedi. Ve bu yüzden kahveci amcadan isteyiverdim. O günden sonra her fırsatta takip ettim Muammer abimin yazılarını. Gerek internetten gerekse gazeteden. Öyle içten öyle sıcacık bir uslubu var ki zaten bunları siz de biliyorsunuzdur. Ama o gazeteyi yırttığım zaman hala gözümün önüne gelir, bir tvden canlı yayın izlercesine…
Sanırım hatırayı “Hatıralar Sokağı” yerine buraya yazmışım… Olsun zararı yok, bundan sonra dikkat eder, oraya da ayrıca eklerim…
🙂