(Mademki çocuklar içindir 23 Nisan, öyleyse üç gündür süren
bu yazıyı bugün bitirelim hadi…)
…..
Lütfen düşünün bir kere:
Öğrencilerin önünde (gördükleri an ödlerini patlatan yığınlar yerine) incecik kitapçıklar… Her çocuk; “ben bu kitabı su gibi içerim” diyor sanki gözleriyle! O kitapçık bitince bir ince kitap daha geliyor, dersler yığılmıyor. Gerekiyorsa sınav her kitapçıktan yapılıyor ve belki de “sınıf” geçmek yerine artık “kitapçıklar” geçiliyor!
Lütfen düşünün:
Kitap yok, defter yok, yardımcı kitaplar yok. Okunacak olan da, test çözülecek olan da, boş sayfalarına öğretmenin söylediği notlar yazılacak olan da hep aynı kitapçık…
“Yardımcı kitaplar nerede” diye soracak olanlara, şöyle cevap vermeli artık:
“Kitaptaki konuları açıp genişletmek… Ve daha kolay anlaşılması için, sınıfının yaş seviyesine göre örnekler vermek için değiller ise; sınıf öğretmenleri ne için?..”
Düşünsenize şunu:
Bir ilkokul çocuğu… Bir yıl boyunca… Ortalama 5 kilo gelen HEP DE AYNI olan yükü… Ter ve ağrılar içinde… Sabah okula ve akşam da eve doğru, sanki bir kaplumbağa gibi çekeleyip taşıyacağına…
Belirli aralıklarda yenisiyle değişen incecik bir dergiyi eline alıp da, kuşlar gibi uçarak gitse okuluna, daha iyi olmaz mı?
“Sınıflara dolap”mış, “çekmece, göz, herkese özel anahtar”mış… Veya “öğretmenler eve ders vermeyecek, taşınacak kitap defter dengesini kontrol edecek” ..miş!
Ben bu “miş-mış”ların sene boyu doğru düzgün uygulandığı okul/sınıf duymadım… Var ise de helal olsun…
“Nisan’ın 23’üne” diyerek yazılacak daha çok şey olsa da, artık burada kesmem gerekiyor. Merak edenler; “kendi ağırlıklarının yarısı kadar bir yük altında inleyip duran miniklerin kas ve iskelet yapısında oluşabilecek deformasyon ve kalıcı hasarları” uzmanlardan öğrensin…
Bu konuyu dert edinenler, alsın bu yazımızı ilgilenenlere aktarsın. Aynı veya benzer noktalardan yola çıkarak kendileri yeni yazılar üretsin. Bunları da yaysın çoğaltsın. Ağzı laf yapan, eli kalem tutanlara baskı yapsın…
Bugün Nisan’lardan birinin daha 23’ü. Her 23 Nisan gibi bu Nisan’ın 23’ü de çocuklara adanmış. Fakat bu çocuklar dün, kendi ağırlıklarının yarısı kadar yük altında gelmişlerdi okula, ve yarın yine aynı yükle dönecekler evlerine…
Öyle mi?..
Soru işte bu: NİYE BÖYLE?
Cevap ise şu: SİZİN KONUŞAN DİLİNİZ, YAZAN ELİNİZ YOK MU?..
Eloğlu boşuna sormuyor: “Temel eğitim verdiğini söylediğiniz okullarda neden hamallık eğitimi yaptırıyorsunuz ki?..” Hadi gel de cevap bul!
Bugün 23 Nisan…
Hadi sadece bugünü değil, her günü çocuklara verelim. Hadi sadece bugün değil, her gün alalım çocuklarımızın sırtındaki yükü; onları çanta kağıt altında ezmek yerine, bilgi üzerinde yükseltelim…
Marifet yük taşıtmak mıdır; yoksa her ders ile ilgili üçer bilgi daha yerleştirmek midir çocukların kafalarına, ve gönüllerine?..
Stop
Muammer Erkul
23 Nisan 2006 Pazar