Kırkar yarayla çizilmiş bedenlerini, kırkar yamalı mintanları içine tıkmış kırk yiğit, kırk gündür kılıç sallamaktaydı; gül bahçelerinde gülüşür gibi…
Ama eğer biri, tek fiske indirseydi “aman” diyene;
Kırk günlük yoldan öyle çekilirdi ki ipi; kesilirdi nefesi!
Kılıç, kudurmuş bir canavar değildi, bükülmez bileklerde…
Zaten, kılıçları her önüne çıkanı yem bilmediği için bükülmezdi bu bilekler!
Kılıç sallamak; yalan savurmaktan farklıdır…
İndirişinin terini teninde hissetmeyen mesuliyet sahibi kişi; kaldıramaz bile kılıcını, korkudan!
Korkmak; kahramanların rütbesidir…
Çünkü korkandan korkar dünya ve teslim olana teslim olur kıtalar…
Teslim olmak;
Her hareketinin hesabını düşünmektir!
Nehirleri içen denizler gibi değildi; kan içmiyordu akıncılar…
Çünkü kan içen; görür kan kustuğunu! Altı günde veya altı yüz günde…
Altı yüz yıl ise bahsi geçen; yüzlerce yıllık korku varmış demek orada, hem de kılı kırk yara yara!..
Korkunun böylesi; diri tutuyor bedeni, ayakta ve bilenmiş ve uyanık tutuyor…
Çürümeyen çökmüyor!
Çökmüşse; çürümüştür, çözülmüştür, bozulmuştur…
..iplerinden çıkmıştır!
Her savaşçı, beyaz bir kâğıdın üstünde yürür gibi iz bırakıyordu, ardında…
Ve peşinde, destanlar kalıyordu bu ordunun!
Her harf, biliyordu ne için konduğunu oraya… Tam da oraya… Ne biraz geri, ne azıcık ileri!
Çünkü biliyordu her yeni çeri, her uzvunun bir iple bağlı olduğunu…
Öyle ya, bu bacak bu ayak bu kol bu el bu göğüs bu gövde bu baş ve yani bu kalp eğer bağlı değilse; nasıl durulur bütün ve bir arada, ve nasıl yürünür ve nasıl iz bırakılır, ki hem de silinmezinden kıyamete kadar?..
İki adam…
İkisi de gözü kara, ikisi de yarı deli, ikisi de kelle koltukta ve yalın kılıç…
İki adam; her şey aynı ama bir şey farklı, bir tek şey…
Nedir o?
Biri bağlı, biri hür…
Hürü; uğru! Yani başına buyruk, yani hür olan; eşkıya!
Kahraman olmak; gönlünü iplere bağlı tutmaktır…
Ve elini, belini, dilini, her yerini!
Kıtalar kadar geniş olsalar bile, beyaz kâğıtlar beyaz perdeler gibidir:
Elimde kalem; bileğimde ip!
Ve dirseğimde ip ve boynumda ip ve belimde ip ve dizimde ip ve her yerimde ip…
Yazmak hürriyetse; okumak esarettir, eziyettir, zulmettir!
Hür olan yazar; ama esir bilerek kendini!..
Yazan, önce bütün iplerinden kurtulmak ister. Ama yazmak, iplerinden kurtulmak demek değildir!
Çünkü her ip bir değere bağlar seni…
Değerlerin yoksa değerin ne ki?
Birer birer iplerini kesen, elbette kurtulabilir bütün bağlarından…
Fakat o zaman, kalır sahnenin önünde; bir yığın tahta olarak!
Stop
Muammer Erkul
17 Mayıs 2007 Perşembe