Renk renk kocaman kravatlar takan bu ufak tefek adamdan her ülkede birer ikişer tane bulunmuyor. Bir ülkenin şansıdır yani “kendi içinden” çıkmış olması, böyle kimselerin…
Dikkat edin şimdi: Ben, kenarından kıyısından sade ve sadece bir köşe yazarıyken, (Sabancı’dan başka) kaç zengin için “adam” diye hitap edebilirim ki satırlarımda?..
Adam olmak, kendisine “adam” denmesinden gocunmak mı ki?..
Mizahçılar, karikatüristler, şovmenler için ne kolay bir malzemeydi rahmetli Sakıp Ağa; koca çenesi, ses tonu, ifade biçimi, aksanıyla… Ama çok düşündüm; düzgün konuşan nice yakışıklı adamı niye dinleyen kimseler yok… Veya bunca para sahipleri neden tutamıyor kimseyi karşılarında?..
Başarmak; önce kendini…
Sonra da insanları bir arada tutmayı başarmaktır!..
…..
Kendini ve ailesini ve çevresindeki diğer insanları, bozulmadan bir arada tutabilmeyi başaran kişi; “çekim gücünün sırrını” keşfetmiş olan kişidir…
Yani, toplu iğneler bakmaz artık mıknatısın rengine… Yani, merkezkaç kuvvetindeki çay bardakları düşünmez artık; havada dönen askının kıllı mı yoksa kılsız mı bir parmakta olduğunu!.. Yani, ne zarf olurdu ne mazruf, ne de pul dururdu yerinde; zamk olmasa arada!
İnsanlar, küçük düşünmemeli…
Biliyor ki herkes; bu ülkeye her gün birkaç Sakıp Sabancı gelmiyor…
Bizim düşünmemiz gereken; başarmış olan her insanın örnek alınacak bir hikayesi var…
Hepimiz, yaşanıp bitmiş böyle bir hayattan sadece bir tek sır keşfedip, başarıya doğru bir tek adım atıverseydik; doğru istikamete doğru atılmış “yetmiş milyon” adımla bu ülkenin çehresi bir anda değişiverirdi… Öyle değil mi?
Yine de yeni yeni isimler/soyisimler bekliyor bu ülke. Başaranları alkışlamak elbette güzel, ama alkışlanacak yeni yüzlere ve ardından uzun vagonlar çekecek lokomotiflere ihtiyaç var…
Nerdesin?
“Sen” nerdesin?..
Herkes her şeyi söyler bugün… Bense siyasilerin, sanayicilerin değil de, kendi ulaştığım isimlerin ne diyeceğini merak ettim…
Sorum şuydu:
“Bir vatandaş olarak SABANCI size ne öğretti, bir insan olarak ondan ne öğrendiniz?..”
Cevaplar işte aşağıda:
Potansiyelini gönlü ile kavurmuş vatansever. (S.E./İşletme müdürü)
Çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmak diye duyuyorum. (Hasan Demirkol/Kasap)
Bir vatandaş olarak daha çok çalışmam gerektiğini, bir insan olarak da öldüğüm zaman ne kadar iyi insandı dedirtecek işler yapmam gerektiğini öğretti. (Ali Kaya/Bilgi İşlem uzmanı)
Yaptığı işi en iyi yapabilmek, zenginliğin sadece madde değil gönül de olduğu, ve ne yaparsan insanlığa faydalı olmayı, büyüdükçe küçülmeyi… Saygı duyduğum insanlardan biri… (Sultan Yürük/ Şair)
Ya, nasıl anlatcam bilmiyorum ama çok üzüldüm, çok seviyordum ben onu. (Eylül/Öğrenci, Adanalı)
Çalışmaah, çalışmaah, çoğ çalışmaah. (Kıvanç Canbekli/Muhasebeci)
Eden kendine eder, hayat hayaldir. (Kamil Yener/Emekli personel md.)
Parayı, ölümün gerçek olduğunu. (Fahriye E./Ev hanımı)
Dobralığın da bir sermaye olduğunu, tebessümün gücünü… (Gürbüz Azak/Yazar)
Stop
Muammer Erkul
14 Nisan 2004 Çarşamba