Sarı çizmeli Mehmet ağa…
Kimdir bu adam…
Hemen hemen her uçağın yolcuları, indikleri havaalanında, üzerine isim yazılmış kartondan tabelalar tutan bazı adamlar görür ya; bu alışılmış bir manzaradır.
Eski tas, eski hamam; yolcu karşılamaya adam göndermek yeni değil tabii ki… Her ne kadar eski çamlar bardak oldu dense bile her işin bir püf noktası var…
Kabak tadı vermeden, çıkar ağzındaki baklayı…
Veya; kısa kes Aydın havası olsun, diyeniniz var mı şimdi? Sabredin!..
Vakti zamanında, İzmirli bir zengin, misafirini karşılamak üzere, uşağını bir faytonla Alsancak istasyonuna göndermiş… Ama adam yolcuyu karşılamaya giderken;
"- Efendim, demiş… Ben misafirinizi tanımıyorum ki…"
Gelecek kişinin bir çok özelliğini saymış ağa, saymasına da; hizmetkârın hatırında çizmelerinin sarı, adının da Mehmet olduğundan gayrısı kalmamış… İstasyonda başlamış bağırmaya:
"- Mehmet Ağaam… Sarı çizmeli Mehmet Ağam, nerdesin?.."
İşin ilginç tarafı o zamanlar sarı çizme giymek modaymış ve her zamanki gibi adı Mehmet olanlar da çokmuş…
O hoş arayış ve çağırış daha o gün bir deyim olarak kullanılmaya başlanmış…
Bu hikayenin aslı var mı yok mu bilemiyorum, ama her deyim için bazı hikâyeler anlattığınızı-işittiğinizi biliyorum…
Ne kadar deyim (hikayesiyle birlikte) bulur-bilirseniz, kendi adınızı ve şehrinizi ilave ederek bana ulaştırsanız… Ben de bunları düzene soksam da bir kitap olarak (içinde sizin adınız da olmak üzere) yayınlasak, yarınlara kalacak bir kültür hizmeti olur değil mi, sizce de?.. Gazetenin adresine postalayabilir, e-mail adresimi kullanabilirsiniz… Adınızı eklemeyi unutmayın ki; yarınlara isminizi bırakmış olun…
Sürçü lisan etti isek affola… Ama, bu kadarcık kusur kadı kızında bile bulunur, değil mi?..
Stop
Muammer Erkul
20 Haziran 2003 Cuma