Seyir Defteri – 30 Mayıs 2008 (Hisarda akşam)

 

İstanbul'umuzun 555'inci yıldönümünden sonraki akşam.
Yani 30 Mayıs 2008 Cuma günü, 21.30 suları…
Rumelihisarı'nın tam karşısındayım… rumelihisar1

Hemen sağımızda, Anadolu hisarının kenarından denize karışan Göksu deresi…
Solumuzda, (eski) Küçüksu Vapur iskelesi ve hemen ardında şahane bir eser olan Küçüksu Kasrı ve onun ardından denizle buluşan Küçüksu deresi…

Ben, Anadoluhisarı Öğretmen evinin bahçesindeyim.
Deniz kıpır kıpır. Dalgalar, yaslandığım parmaklıklara kadar su sıçratıyor ara sıra.

rumelihisar2 
Hava kararırken ışıklar yanmaya başlıyor.
Yakın olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, hemen kuzeyimizde.
Mehmed (Muhammed) yazan Rumelihisarı'nın aydılatılan surları (buradan da) muhteşem görülüyor.

 

Hava kararıyor.
Hava karardıkça surlar aydınlanıyor…
…..
İstanbul'un fethinin 555'inci yıldönümünden sonraki akşam;
..işte böyle gülümsüyor Rumelihisarı…
🙂

 

 

3 yorum

  1. Abim yazını okuyunca aklıma 555 sene öncesi geldi. Hep eskide yaşayaduran /yaşamayı hayal eden diğer yarım daldııı gittiii… Hani sen bize kendi gözlerinden Rumelihisarı’nı anlatmışsın ya, acaba 555 sene önce Fatih Sultan Mehmet Han nasıl görüyordu, ecdadımız nasıl görüyordu… Asrın mücdehidi Ubeydullah-i Ahrâr “kuddise sirruh” hazretlerinin de manevi olarak bulunduğu o fethi görmek… Görmek ve “görmek”… Sen neler yazmışsın bu Karakalem neler çıkarmış :-))) Sevgi Ailem’in her bir ferdine hürmetler 🙂

    KARAKALEM

  2. Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
    İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım…
    NECİP FAZIL

    İstanbul… Görmeden sevdiğim şehir. Nasıl sevmez ki insan Allah’ın Sevgilisinin fethini müjdelediği şehri.
    Nice senelere inşallah İstanbul, gerçekten İstanbul kalabilmeyi başaran tarafına…

    HERHANGİBİRİ

  3. Author

    YÜREĞİMİN AŞK KENTİ – İSTANBUL!..

    İstanbul, yüreğimde közlediğim şehirsin,
    Hayalini kurduğum cana yârsın İstanbul.
    İstanbul bir içim su, özlediğim nehirsin;

    O maviyle yeşilin, beni sarsın İstanbul,
    Düştü yola yüreğim, sana varsın İstanbul.

    İstanbul “Yedi tepe”, yedi veren gül gibi,
    İstanbul Rabbimizden bizlere ödül gibi,
    İstanbul seninleyim bakma bana el gibi,

    Düştü yola yüreğim, sana varsın İstanbul,
    Hayâlini kurduğum, cana yârsın İstanbul.

    Baktım ki; Ulubatlı’m surlara sancak asar,
    Baktım Şanlı Padişah, tarihe mühür basar,
    Baktım yenik düşenler, hâlâdır zehir kusar

    Hâlâ baktım ecdâda, namus, arsın İstanbul,
    Ölümüm dosttan olsun, varsın vursun İstanbul.

    Köprüler boğazında hoş gerdanlık duruyor,
    Senin için kim bilir kimler hayal kuruyor,
    İstanbul!.. ah İstanbul, beni candan vuruyor;

    Ölümüm dosttan olsun, bırak vursun İstanbul,
    Tarih tekerrür etsin, zaman dursun İstanbul.

    Başlamış “Feth-i mübin”, yine toplar dökülmüş
    Çalmış mehter marşları, yer yerinden sökülmüş
    Müjdeye kavuşulmuş, artık bilek bükülmüş;

    Tarih tekerrür etsin, kösler vursun İstanbul,
    Naz edersin bilirim, ondan zorsun İstanbul.

    Akşemseddin Fatih’e, bir nasihat ediyor;
    “Yetiş ya fâkih Ahmed!..” Böyle dua et diyor
    Gemiler dağlar aşıp, hep karadan gidiyor;

    Naz edersin bilirim, ondan zorsun İstanbul,
    Bitmesin bu rüya hiç, daim sürsün İstanbul.

    “O ne güzel askerdir, o ne güzel kumandan,
    Elbet “Konsantiniyye”, fetih olacak!..” bundan.
    Bu kutlu söz üzere, burada Eyüp Sultan;

    Bitmesin bu rüya hiç, daim sürsün İstanbul,
    Tuksak idin ezelden, artık hürsün İstanbul.

    Ayasofya mabedim, seni kalpte gizledim,
    Başkasına yâr idin, yüreğime sözledim,
    Tekrar aç mabedini yüz sürmeyi özledim;

    Bu işin hesabını, ecdat sorsun İstanbul,
    Aklın almaz bu işe, ağlıyorsun İstanbul.

    Bir ayağın Avrupa, diğeriyse Asya’da
    Bir kolun Afrikada, diğeri Kafkasya’da
    Yok dünyada bir eşin, Amerika, Rusya’da;

    Sinan gelsin yeniden, taş, taş örsün İstanbul,
    Dünyanın gözü nurdan şehir görsün İstanbul.

    Nice Âlim, Evliyâ, sır olmuşlar gövdende,
    Nice Gönül sultanı, gönlün eylemiş sende,
    Bu yüzden de vurgunum, bu ateş sönmez bende;

    Güneşim sende batmış, mutlu yersin İstanbul,
    Işığa hasret ruhum, senle ersin İstanbul.

    Ey İstanbul; bilirim, altından kumun taşın,
    Nice çağlar eskittin, bilmem ki kaçtır yaşın,
    “Yüreğimin aşk kenti”, öne düşmesin başın;

    Kul Mahmudum; gönlünü yere sersin İstanbul,
    İnan hemen gelirim, haber versin İstanbul!..

    KADİR ÇETİN 30.05.08 NAZİLLİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir