Son kurbağa
Dönün şimdi geriye ne olur ve soru kitapçıkları çalınıp sınavlar ertelendikten sonra yazdıklarımı okuyun…
Ve önünde mikrofon bulan koco koca teyzelerle koca koca amcaların kocaman yerlerini koskoca koltuklara yerleştire yerleştire yumurtladıkları “cevher”leri aklınıza getirin bir de;
“Eyvah mahvoldu çocuklar!..
Bir nesil ziyan oldu!..
Şimdi hepsi kaybedecek!..
Hiçbirinin şansı kalmadı!..
Bu, çocukların katillerini yağlı kazığa geçirmeli!..
Cak cak da cak cak!..”
Bu sınavdan (gerçekten kazanacağı halde) zararla çıkmış öğrenci varsa mes’ulü; işte bu menfî havayı üfüren tiplerdir!..
Belki kızan vardır şu anda bana.
Olsun, vız gelir tırıs gider…
Aslansın Gökhan…
Seni şimdi bütün memleket tanıyor…
Adın yabancı haber ajanslarından geçiyor…
“176 soruda 176 doğru.”
Gökhan Mumcu 17 yaşında. Annesi Semra hanım ev hanımı, babası Hüseyin Bey Orhangazi Asilçelik fabrikasında mühendis olarak çalışıyor.
Bursa Özel Nilüfer Lisesi’nde okuyan Gökhan Mumcu iki yıldır da Yeşilırmak Dersanesi’ne gidiyor.
Alkışlar sana Gökhan…
Alkışlarım sana.
Alkışlarım neden sana biliyor musun?.. 176 soruda sıfır yanlışından dolayı değil;
Fırsat yakalamışken feryatlarını ayyuka çıkarma yarışına giren şom ağızlıları duymadığın, onları dinlemediğin kendini ve düşünceni kontrol altında tuttuğun için…
Her problemin kendi içinde bir fırsat sakladığını ve bu problemin bu fırsat yanında cüce kaldığını öğrendiğin, farkettiğin için…
Bakın, Quinnes Rekorlar Kitabı’nda adının geçmesinden bile söz edilen Gökhan Mumcu ne diyor:
“Eğer ÖSS imtihanı ertelenmeseydi, bu başarıyı yakalayamazdım.”
Duydunuz mu? İsterseniz tekrar okuyun.
İşte bu, birilerinin ağzında şaklayan tokattır; birilerini kurban ettikleri için… Ve bu “gönüllü kurbanlar” da melemekte şu günlerde:
“Eğer ÖSS ertelenmeseydi başaracaktım!..”
İnanmayı seçin işte, birinden birine!
Tam sırası gelmişken, daha önce (büyük bir ihtimalle) anlatmış olsam da size bir hikâye anlatayım:
Bir grup kurbağa süt kovasının içine düşmüş. Tırmanmışlar olmamış, zıplamışlar olmamış; bazıları pes etmeye başlamış…
“Kurtulamayacağız” demiş bazısı diğerleri zıplarken… Biraz sonra “öleceğiz burada” demiş bir iki tanesi… Sonra; “hiçbirimizin şansı yok artık” demiş bazıları ve zıplamaktan çırpınmaktan vazgeçmişler…
Biri, hiç durmadan zıplamış, sıçramış, çırpınmış… Sonunda sütün üzerinde bir yağ tabakası oluşmuş ve son kurbağa ona basıp dışarıya atlamış.
Sormuşlar ona; bütün arkadaşları panik halindeyken ve boğulup ölürken onun ne yapıp kurtulduğunu…
Boş boş bakmış kurbağa, cevap vermemiş.
Gene sormuşlar, gene cevap yok…
Sonunda farketmiş biri ve muayene ettiklerinde anlamışlar bu kurbağanın sağır olduğunu, kulaklarının duymadığını!..
Ve diğer arkadaşlarının birbirlerinin şevkini kıran, moralini bozan yaygaralarını işitmediği için de sütün üstü yağ kesinceye kadar çırpınmaya devam etmiş olduğunu!..
Gökhan; benim güzel kardeşim.
Sen ne güzel bir örnek oldun benim için. Senin çıkacağını biliyordum bir yerlerden… Ama kim olduğunu bilmiyordum.
Güzelliğin ömür boyu sürsün inşaallah.
Her zaman “örnek insan” olmaya devam et.
——————————————————-
POSTA KUTUSU
To.
Date: 09 Temmuz 1999 Cuma 15:48
Subject: meraba!
meraba muammer abi. ilk mailimi senin okumayacağını düşünerek saçma sapan yazmıştım. ozur dılerım onun için..aa bi de baktım mailim yayınlanmış. çok mahçup oldum vallahi.
e-mailleri köşende sık sık yayınlaman çok güzel. köşenizin yeni formatı bence eskisinden daha iyi. ben sizden portakal çiçekleri adlı yazınızı yeniden yayınlamanızı istiyorum. onu saklıyordum ama kaybettim. her gün çıkarıp okuduğum bi yazıydı. yeniden yayınlarsanız çok mutlu olucam. sana bir şiir gönderiyorum. umarım beğenirsin. görüşmek üzere hoşçakal
RÜYAMDA GİZLİ
BİR HABER GELİR BAZEN
ÇOK ÖNEMLİ,
GİZLİ BİR HABER
YAKALAR GİBİ OLURUM
YARI UYUR, YARI UYANIKKEN
AMA GÖZLERİM AÇILDI MI BİR KEZ..
AYAK SESLERİNDEN ÜRKEN
BİR KUŞ GİBİ UÇAR GİDER
RÜYADA GELEN HABER..
Şeyda Eren
Kılavuz’u kaybetmek
Can dost…
Belki haklıydın; “Akşama hüzün yakışır” demekle. Bil ki böylesi hüzün hiçbir akşama yakışmazdı. Yakıştaramam…
Ya kış tır ma ma lıy dın!..
Bil ki yüreğim can çekişmede!..
Anlayamıyorum bir insan nasıl bu kadar çaresiz nasıl eli kolu bağlı kalabilir? Yüreğimde kasırgalar tüm zerrelerimi savurmada.
Hisset ki, yüreğim can çekişmede!..
Nasıl bir kabus çöktürdün ki, yüreğimin nefesi kesildi. Dostlukların temeli bir kaç saniyede çöker mi? Yalan… Hem de en büyüğünden.
Aptalca bir şakaya kurban verilecek dostluğum yok benim…
Say ki; yüreğim can çekişmede!..
Ey dost; Kılavuz’suz nereye varılabilir?..
Sensiz tüm yollar karanlık, tüm ummanlar çırpınmada..
Anlıyorsun biliyorum, duyuyorsun çağrılarımı farkındayım; yüreğin çırpınmada…
Dost; ne bekliyorsun. Bir tebessüm var aramızda.
Bir gün dönersen yüreğinde bembeyaz kardelenlerle… Bir sabah vakti gel.
…/Adana
Stop
Muammer Erkul
13 Temmuz 1999 Salı