Sürpriz değil [18 Haziran 1999 Cuma]

Sürpriz değil

Pek çoğumuzun hayalidir zengin olmak. Uğraşır, didiniriz bu yolda; gecemizi gündüzümüze katar çalışırız.
Çoğumuzun hayalidir zengin olmak, ama;
Olamayabiliriz.

‘Bari ayağım yerden kesilsin’le başlar araba merakı.
Bir an önce olsun da; eski yeni, büyük küçük, ne renk olsa farketmez der, toplayabildiğimiz bütün parayı bir köşeye biriktiririz.
Olsun, der dururuz ama bir türlü bir araba;
Alamayabiliriz.

Yuva kurmaktır özlemimiz.
Bunu düşündükçe tıkırdar kalbimiz ve bu gözle bakarız çevreye. Onun kim olduğunu arar dururuz.
Kendimize “eş” olacak birini arar dururuz, bir yuva kurmak isteriz, ama;
Kuramayabiliriz.

Ömür boyu mutluluğu arar dururuz.
Küçük oyunlar oynar, büyük projeler geliştirir, hayatımızın güzel bir tebessümle sürmesini ümit ederiz.
Hep peşindeyizdir belki gülümsemelerin, ama;
Gülemeyebiliriz.

İdeallerimiz bizim için elbette mühimdir.
Rotamızı onlara doğru çevirir dururuz her zaman.
İdeallerimize ulaşmak bizim için önemlidir önemli olmasına, ama;
Ulaşamayabiliriz.

Birilerinin yanında çalışmaktan sıkılırız.
Kazancı; kendimizin patronu olmakta gördükten sonra, kendi işimizin peşine düşeriz.
Bir işyeri açmayı planlarız yıllarca, ama;
Açamayabiliriz.

Yapmamız gerekenleri yapamayabiliriz…
Etmemiz gerekenleri edemeyebiliriz..
Durmamız gerektiğinde duramayabiliriz…
Turnayı gözünden vuramayabiliriz.

Şartlar ne olursa olsun, hayat güzeldir.
Geçen yılların sayısı pek de umurumuzda değildir…
Yaşımız, eğitimimiz, kariyerimiz ne olursa olsun, hiçbir zaman yaşamaktan vazgeçemeyiz, ama;
Ölmeyebilemeyiz!..

—————————————————

Posta kutusu
Eskisi gibi sesini duymak istiyoruz
Selam!..
“Bazen gelmesi beklenen
Bazen ansızın çıkagelen
Haberler bilirim
Mektuplar bilirim”
Erdem Beyazıt

Çok uzun bir aradan sonra;
“-Mektupların kesildi!..”
Sanki bana diyor gibisin. Bana söylemesen de, ben her yazını okuduğumda yaptığım gibi, bana yazmışsın gibi okuyorum ve işte işte ben…
Mektupların kesildi…
Bana “hâlâ şu abine mektup yazıyor musun?” diye soruyorlar. Eskisi kadar sık değil diyorum. Peki ne değişti? O zamanlar bana o kadar mektup yazdıran neydi? Ve şimdi neden kesildi mektuplarım? Bir türlü bulamadım bu sorunun cevabını.
Radyolara çıkmıyorsun artık. Bir sefer sabah bir radyoda konuk olmuştun ama ben o saatlerde uyuduğum için daha gazetedeki notu bile okumamıştım tabii ki.
Bir yerlerde stop okuyucuları var ama bir radyoda seslerini duyalım en azından. Eskisi gibi. Bir çoğunu radyolardan tanımıştım. Ve bir de mazide kalan pazartesi içtimalarından…
İçtimaları istiyorum diye kızma bana. Anlamıyorsun deme. Anlıyorum, yazılarını da seviyorum, ama içtimaları da seviyorum.

Artık benim mektuplarım nefes alacak tekrar inşallah nefesi kesilen tüm mektuplar nefes almaya başlarlar.
Bir yerlerde bir stopdaş var…
Bir fatih var gönülleri fetheden…
Bir mektupçu var pembe zarfları olan…
Bir Aslıhan var adını çok seven…
O benim…
Lütfen unutmayın…
Tüm mektupların hep gülmesi, kokması, nefes alması ve aramızda yaşaması dileğiyle…
Şu sözleri ilk günden beri ve ilk günki kadar seviyorum:
Sevgiler kere Sevgiler
Aslıhan

…………………..


Şiir

B u l u t s u z m a v i
Gözlerin “bulutsuz mavi” çocuk…
Belli ki hâlâ “insan” yüreğin!
Gel bir masal anlat bana;
Büyükler de masal dinleyebilmeli,
Kağıttan yelkenliler yapabilmeli,
Bir çocuk gibi ağlayabilmeli.
Arasıra…
Gel;
Taptaze koz helvalar gibi,
Sütlü ve ılık bak gözlerime.
Yüreğinle gel;
Gel ki ne açlıktan
Ne de sevgisizlikten ağlamasın artık bebekler.
Biliyor musun;
Yalnızlık kadar soğuktur kimi kez
Ağırdır bu şehirde kalabalık.
İnsanlar hep yere bakarak yürürler bu şehirde,
Onun için bu şehirde kaplar gökleri evler…
Çocuğum,
Hayatın yükü denen şey
“Bir kere daha çocuk olamamaktır!..”
Gel;
Bize “gökyüzü gözlerini” ver…
Çocuk ol, dilediğin kadar çocuk;
Bize çocukluğumuzu ver o yumuk ellerinle…
Gel;
Gözleri bulutsuz mavi boncuk.

(Solmuş olan çocukluk hatıralarının canlanması dileğiyle…) Ayşe Akçadağ

Stop
Muammer Erkul
18 Haziran 1999 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir