Sürpriz kitaplar [16 Ağustos 2009 Pazar ]

Devrek’in Çaydeğirmeni’ne bağlı, Filyos Irmağının aktığı geniş vadiye bakan Karabaşlı Köyü’ne çıktık. Orada bizi; bahçelerinde hamur açılan, sac üstünde yufka kızartılan bazı avlulara götürdüler…
Olacak ya; bir poşete doldurulmuş çocuk kitapları ilişti gözümüze. Kuru dalların, odunların üstüne atılmışlardı. Muhtemelen gecelerin nemini emdikleri için çoğu yaprakları bükülmüştü. Alioğlu Yayınevi’ne çizdiğim çocuk kitaplarıydı bunlar. Emre, Esra, Tuba serilerinden sadece beş altısı… Yıllar önce; “bunlardan sonra kitap resimlemem” diyerek çizdiğim resimler.
Çocuklar büy*ümüş ve bu dede evinde unutup gitmişlerdi sanırım, kitaplarını. İşte onları ateş tutuşturtmak için kullanılmaktan kurtardık, bagaja koyduk!

On gün sonra, Adapazarı-Mudurnu yolunda, Dokurcun’a yakın Dedeler Köyü’ne gittik. İki sınıflı ilkokuldaki kitap raflarını doldurmak için el birliği yapmıştık ya geçtiğimiz kış. Birçok dostumuzun gönderdiği kitaplar işte buradaydı… Yaz tatiliydi şimdi, sınıflar boştu. Ama hangi öğrencinin hangi kitapları okumuş olduğunu görebiliyorduk bir dosyada.
İkinci kitaplıktaysa bir başka dosya vardı. Daha doğrusu bilgisayardaki yazılar A-4 kâğıtlara çıkarılmış, sonra da özel olarak tellenip ciltlettirilmişti. Kapağında kocaman bir kalp vardı, içinde açılmış bir gül resmi bulunan. Altında da ismimiz okunuyordu.
Bu özel ve tek nüshalık kitap postaya verilmeden önce, yine pembe kalp şeklinde kesilmiş bir yapışan pusulaya şunlar yazılmıştı:
“Muammer abi ve dedesi ile o minik yüreklerin de tanışmasını istedim. Sevgiler kere sevgiler… Tuba Nur”

Bunları kendime anlattım aslında…
“Böyle yazıp, çizip, uğraşıyorsun da ne oluyor” karamsarlıklarına düştüğüm bir gün önüme çıkar da okurum diye!

Stop
Muammer Erkul
16 Ağustos 2009 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir