On senelik tecrübemin tadı dilimin ucunda hâlâ!
Evlerimize bilgisayarlar almış, gazeteye internet üzerinden bağlanmaya başlamıştık. Yazımızı göndermek için gece-gündüz, geç-erken kavramı kalkmıştı bizim için. Bu sırada tanımadığımız insanlarla da irtibat kurmaya başlamıştık.
Gurbetçi bir taksi şoförüyle tanışmıştık… İlk satırları titrer gibiydi; kıyamadım, cevapladım. Hem şaşırmış hem de çok sevinmişti. Hemen cevap verdi. Onun bu birkaç satırını okuyunca; çekingenliğini aşsın diye, hoş bir giriş yaparak sıcacık bir mektup yazdım. Sonraki gece posta kutumda mektubu vardı, ama gene bir iki satır. Belki devamı gelir, dedim ama gelmedi… Yeniden yazdım, farklı cümleler kurdum. Merak ettiklerimi, bilmek istediklerini anlattım… Fakat ondan beklediğim cevapları alamıyordum. Cümleleri asla uzamıyor, manaları derinleşmiyordu… Bir gün, mektuplarımın orta ve son kısmına yazdıklarımı hiç hatırlamadığına dikkat ettim. Sonra da her mektubumun sadece ilk birkaç satırını anlayıp, o kısma cevap verdiğini fark ettim. O zaman dikkat ettim; bu taksici bir bilgisayar bulmanın imkânsız olduğu çalışma saatlerinde yazıyordu bana. Yani… O yıllarda yeni çıkmış bir cihaz almış ve bilgisayarıma telefonuyla kısa mesajlar gönderiyor fakat benim yazdığım mektupların sadece ilk birkaç satırını alabiliyordu!
İçim sızladı! Aylardır, sorduğu her soruya nasıl uzun cevaplar yazmıştım. Anlamadığını düşünerek nasıl çeşitli örnekler verip, izahlar yapmıştım… Bunları elbette ona anlatmadım çünkü artık bu kadar detayı bilmesinin bir anlamı da yoktu!
Şimdi… Karşılaştığımız insanlara bir şeyler anlatmaya çalışırken, işte bu hatıra geliyor aklıma birden. Kızmıyorum. Gözlerine bakıyorum ve nereye kadar anladığını fark etmeye çalışıyorum. Çünkü herkesin ilgi alanı, dikkati, kabiliyeti farklı…
Yani bir anlamda, herkesin “cihazının alabilme kapasitesi” farklı!
Muammer Erkul
29 Temmuz 2010 Perşembe
Ne kadar bilir ya da anlatırsanız anlatın bildiğiniz ya da emeğiniz ancak karşınızdakinin anlama yeteneği kadar. Yağmur ne kadar hızlı ne kadar bereketli yağarsa yağsın kova ancak hacmi kadar dolabiliyor. Bir sohbete giden 10 kişi aynı ağızdan aynı feyzi alabiliyor mu?