Teşekkürler Türkiye!.. [28 Ekim 1999 Perşembe]

Teşekkürler Türkiye!..

Bu mevsimde böyle hava da zor bulunurdu yani… Bahar geri geliyor sandım!
Böyle güzel bir havada üç kıt’adan aranmak ise başka türlü güzeldi. Dostlar; sağolun…

Antarktika’da okuyucum olduğunu hiç duymadım. O yüzden beklentim yoktu. Ama Avustralya ve Afrika ile bağlantıların kesilmiş olması günün tek olumsuzluğuydu ve o yüzden sadece üç kıtadan gelen seslerle “idare” ettik!..

Finali ise Fatih Hoca yaptı, malum…
Berlin’de Hertha diye bir takımla “antrenman” yaptı ya Cim Bom!.. Galibiyet garantilendikten sonra, kalan yirmi dakikaya girerken oyuncu değiştirildi. Ekranda gördünüz ve belki dudağını da okudunuz; çizgi kenarında kolundan tutmuş ve; “Hadi aslanım, maçın galibi biziz. Şimdi iki tane de Muammer için atıyorsunuz” diyordu Tugay’a, Fatih Terim…
Fırtına gibi esti çocuklar, sağolsunlar. On dakika sonra Tugay, bir on dakika geçince de Okan neffis iki gol attı, benim için!..
Çok duygulandım.

Aslında Çarşamba günü oynanması gereken maçı, özellikle ayın 26’sına, yani benim doğum günüme aldırmak için direten yönetime de teşekkür ediyorum.
Bilseydim, Şampiyonlar Ligi’nin önceki dört maçında da “doğardım” ve Galatasaray şu an 15 puan, 20 gol ve 15 averajla çoktaan “garanti”yi cebe indirmiş olurdu…
Telefon hatları bazı günler hakikaten yetersiz kalıyor; bunca çalışmalar da zaten sonraki 26 Ekim’e hazırlık olarak başlatılmış… Türk Telekom ve ayrıca Türksel ve Telsim’e de teşekkürler…
Yoksa, elbette biliyor ve öyle kabul ediyorum ki; 63 milyon abonemiz ve ortalama 180 milyon kişi, sırf bu yüzden ellerinde telefonlar, gün boyu benimle irtibat kurmak için bekledi durdu…
Canlarım;
Hepinizi seviyorum ve hepinizin iyi duygu ve dileklerini almış sayıyorum kendimi…

En çok sorulan ise şuydu.
-Kaç yaşında oldun ve sık sık kullandığın “yediyüzüncü yıla” ne demek?..
Baya eskiden bir yaz tatilinde ihtiyar amcamın yanında kalmıştım, Söğüt civarında…
Yaşlı biri vardı, adı “Ertuğrul” olan, hayal meyal hatırlıyorum… Bir de onun oğlu Osman Amca.
Herkesin koyunları ve atları vardı. Biz, Orhan ile oynardık. Orhan, Osman Amca’mızın oğluydu.
Bir gün herkes toplandı…
Osman Beğ’imiz kendi kılıcını Orhan’a verdi. Çok imrendim. Yere oturdum ve gözlerim doldu…
Orhan beni severdi. Halimi görüp babasına göstermiş ki, bir ses duydum:
-Oğul!.. Gel yakınıma…
İrkildim. Tekrar ettirmeden kalkıp koştum yanına. Herkes dinliyordu şimdi. O meşhur “rüya”sını anlattı. Sonra bana dönüp, gözlerimden ta “canıma” baktı. Ve dedi ki:
-Üzülmeyesin… Bu kılıç elbette Orhan’ın hakkıdır… Çünkü bilesin; her ele başka silah yaraşır!..
Sonra sarığının arasından küçücük bir şey çıkarıp bana uzattı. Aldım… Ama elimdekine, hani; “Bu da ne?..” der gibi baktığımı görünce:
-Kalemdir, dedi.
Bu kalemle Muammer olasın!..

Hey gidi, heyy!..
Koca Sultan Fatih, işte o Orhan’ın torununun torununun oğluydu.
Uzuun zaman göğüs cebimde gezdirdim o kalemi; kılıçsız ve kalkansızdım…
Şimdilerde, bazı hatıralar yazmak gerektiğinde çıkarıyorum ve kalem kendiliğinden yazmaya başlıyor; “Yediyüzüncü yıla” diye!..

Pllopp!..
Yetti be… Benim gibi bir “şımarığa” nasıl tahammül ediyorsunuz siz?..
Ama, senede bir güncük olsun, değil mi?
Neyse… Geçen gün bizi hatırlayan dostlarıma, yüreğimden teşekkürlerimi iletiyorum.

Bu arada Ahmet oğlu Ahmet Erkul’un bu hafta dünyaya gelen kırmızı bebeği Buğrahan için dualarınızı bekliyorum.

Ayrıca Genel Yayın Müdürümüz Kenan Akın abimizi (hemen şimdi) arayıp doğum gününü tebrik edin.

———————————————————

E-MAİL KUTUSU
Duygusal mısın?
From: Burak Özsaraç
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: Stop
Özel hayatında da yazılarında olduğu kadar içten ve duygusal mısın?
Cevap: Hişşt, garı!.. Gel buraya da söyle şuna benim ne kadar içten ve duygusal olduğumu, hadii…

Çetini hergün okurum
Kimden: Hüseyin Oktay
Kime: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Tarih: 27 Ağustos 1999 Cuma 17:06
Konu: öylesine bir şeyler
Sayın Muammer Bey;
Yazılarınızı okumayı bazı zamanlar yapıyorum ama sizin çizdiğiniz Çetin bölümünü her gün mutlaka okuyorum. Oraya yazdıklarınızı nerden bulduğunuzu bize söyler misiniz? Ben sizden cevap bekliyorum.
Cevap: Bunun cevabı; ancak, yazıları da her gün okuyanların anlayabileceği bir şekilde verilecek bir süre içinde…

Tramvaylı yazı
From: İsmail Çiçek
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Subject: Tramvaylı yazı
Muammer abi,
(Belki de yaşıtızdır ama size abi diyebilir miyim?)
Gazeteye aboneyim ama yazılarınızı internetten de takip edip word ortamında saklıyorum. “İçinden tramvay geçen yazı 2”yi bana “file” olarak yollayabilir misiniz?
İlgilenirseniz sevinirim.
Sevgi ile…
Cevap: O tramvay o yazının içinden geçti gitti be abi!.. (Şimdiye halletmişsindir. Çünkü ben çok uzaktayım şu an.)

Gönderin yayınlayalım
From: Peter Ray
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Muammer bey,
Ben yurtdışında oturuyorum. Gazetedeki köşenizdeki “içimdeki sen renginde sevgiler”i okurken düşündüm, acaba benim de birkaç kısa şiir ya da kısa denememi yayınlar mısınız?..
İlginiz için şimdiden teşekkürler ve başarılar
Nur Ray
Cevap: Gönderilmemiş olan hiçbir şiiri veya denemeyi (maalesef şimdilik) yayınlayamıyorum!.. Gönderirseniz, düşünürüz.

Yazılarınızla bilgileniyorum
From: kayseribol@ihlaspazarlama.com.tr
To: muammer.erkul@ihlas.net.tr
Date: 26 Temmuz 1999 Pazartesi 12:56
Subject: yazılarınızı seviyorum
Merhaba ben Cüneyt Balantekin. Ben 14 yaşındayım, sizin yazılarınızı her gün hayatı öğrenmek için okuyorum ve yazılarınızı 3,5 yıldır hiç kaçırmıyorum. Ve sizin yazılarınızı okuduğum zaman sanki kendimi her gün daha bilgili ve olgun hissediyorum. Size çok teşekkür ediyorum ve yazılarınızı nasıl yazdığınızın bir gün özetini yazarsanız sevinirim.
Cevap: Anlaştık Cüneyt’çiğim.

STOPLAYANLAR
Hülya Özdemir-Ankara, Dilek Saraç, Cemil Yavuz, Cüneyt Kılıç, Mustafa Aydın, Hüseyin Demir, Sinan Koçak, Nurhayat Yılmaz-İstanbul, Fatih Yavuz-Kahramanmaraş, Ruşen-Kübra-Esma Eroğul-İstanbul, Ömer Temur-Sivas, Fulya Çiğdem Şimşek İstanbul, Fatih Erdönmez-Ankara

Stop
Muammer Erkul
28 Ekim 1999 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir