Turp suyu [19 Şubat 2006 Pazar]

İlk defa şimdi, bu cümleyi yazarken düşündüm her renk turp olduğunu…
İnsan biliyor, ama çoğu zaman bir arada düşünmüyor çoğu şeyi. Aynı kutunun içinde dağınık duran yapboz parçaları gibi…
Şu girişler de olmasa yazılarda, olmaz sanki! Hani sıcacık yatağından kalkınca illaki yüzünü yıkamaya benziyor… Yapacağın işle alakası yok, ama olmazsa olmaz, gibi… “Oğluum, kızııım, gözünün çapağıyla mı oturacaksın kahvaltıya? Git de yüzünü gözünü yıka, çabuk!..”
İsmini söylemeyeyim şimdi, hısımlardan bir kız vardı. Çocuktuk… “Yüzünü yıka” dediklerinde, iki parmağının ucunu ıslatıp, kirpiklerine sürer… Hem söylenileni yapmış, hem gözlerindeki çapaklardan kurtulmuş, hem de yüzünü ıslatmamış olurdu!
Uyandınız mı artık?..
Buraya kadar olan kısım; “çapak dağıtma” faslıydı!
Günaydın…
Kırmızı turpun mu, siyah turpun mu, yoksa beyaz turpun mu suyunu daha çok seversiniz?..

Gözleri görmeyenler; siyah turpu beyaz turptan ayıramıyor…
Kalbi görmeyenler ise renklerin ardındaki lezzeti fark edemiyor!

İnsanlar; meyvelere benziyor, değil mi?.. Renk renk, şekil şekil ve koku koku…
Peki ya tadı ne zaman belli oluyor bunların?..
Sık birinin canını anlarsın!

Kırmızı turptan, kırmızı elma suyu çıkmadığında siz de çok şaşırmış mıydınız benim gibi?.. İkisi de sebze; ama soğanın suyu farklı domatesin suyundan… İkisi de turunç; ama limonun suyu mandalinanınkinden farklı…
İnsanların da, hepsi insan…
İnsanların farkı da meyveler, sebzeler gibi; “sıkıldıkları zaman” anlaşılıyor…
Uzun uzun bakmaya, dokunmaya, koklamaya lüzum yok. Sık benim canımı da gör; meğer nasıl bir turp olduğumu!

Bir sır ister misiniz benden?..
İnsanlar sarı elmanın da, yeşil elmanın da; kırmızı elmanın da, siyah elmanın da; küçük elmanın da, sert, sulu, kumlu elmanın da… Her nasılsa bütün elmaların tadını ve suyunu seviyorlar…
İkinci bir sır daha ister misiniz bugün?..
Kırmızı turpun da, siyah turpun da, beyaz turpun da sık suyunu ve koy insanların önüne, hoşlanmıyorlar!..
Aa!.. Gerçekten biliyor muydunuz yoksa bunu?
Ben de bildiğimi sanıyordum. İki ayrı bardağın da üstüne adımı yazıncaya kadar… Sonra bunlardan birine elma suyu doldurdum, diğerine turp suyu… “Seç bakalım birini” dedim kendi kendime!
Benim içmediğimi insanlar niye içsin?..

Eskiden, bir kimse limon suyu koyduğu zaman önlerine; kendi şekerlerinden katarmış bazı büyükler… O limon suyu limonataya dönünce; kendileri içer, getirene içirir, başkalarına da dağıtırlarmış…
Şimdi ise, düşünün ki; gazete köşeleri bile bizim gibi “turp”lara kalmış;
İnsanların böylesine, gördükleri renklerin ve aldatıcı şekillerin peşinde koşmasının bedelidir herhalde!

Stop
Muammer Erkul
19 Şubat 2006 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir