Zannedişlerin pişmanlık rengi! [18 Ekim 2000 Çarşamba]

Zannedişlerin pişmanlık rengi!

İşte tam karşınızda duran “bu” ben, daha “dün”e kadar; insanları “GÖRÜNENLERİYLE” değerlendiren biriydi…
“Hiii, onun gözlerine bak, keşke ben de onun kadar YAKIŞIKLI olabilseydim!..
Hiii, ne kadar GÜZEL bir hatun, keşke ilgisini çekebilseydim!..”
…..
Galiba biraz büyüdüm de; güzelliğin, yakışıklılığın ve hünerin ne olduğunu idrak ettim…
…..
Bu cümle “şimdilik” sizi pek ilgilendirmediyse, sabredin… Fakat şunu bilin ki; sonunda benim bulunduğum basamağa çıkacaksınız!

Hadi devam edelim:
…..
“Falan sanatçının sanatı sanat sayılmaz, çünkü boyu çok kısa…
Filan öğretmenin öğrettiğine ders denmez, çünkü saçları çok dökük…
Feşman aşçının pişirdiği yemek yenmez, çünkü hiç göbeği yok…”
…..
Bende yakın zamana kadar var olan düşünce “hımbıllığını” görüyor musunuz?.. Uzuun yıllarım işte böyle bir yapışkan tuzağın içinde geçti…
PEKİ, KİM KAYBETTİ DERSİNİZ?..
…..
Daha da kötüsünü söyleyeyim mi;
Ben bir yandan insanları “fizikî özellikleriyle” değerlendirmeye alırken, diğer yandan da FİZİKÎ BİR ÖZELLİĞİMİN ÖVÜLMESİNDEN HOŞLANIYOR VEYA ELİŞTİRİLMESİNE DE BOZULUYORDUM…
…..
Şimdi ne görüyorum, biliyor musunuz?..
O benim yaptığımı, içi saman dolu BOSTAN KORKULUKLARI bile yapmıyormuş…

Gene soruyorum;
İçi saman dolu bostan korkuluklarının bile düşmediği yanlış düşüncelerle geçen yıllarımda kim kaybetti dersiniz?..
…..
Cevabını bana söylettirmeyin, utandırmayın beni…

Aranızda, “benim yıllarca düşünmüş olduğum gibi” düşünmeye devam etmek isteyenler olduğunu sanmıyorum. Var bile olsa (yaşanmış olunan tecrübeleri aldığı sürece); henüz o tecrübeleri yaşayanların kaybettiklerini kaybetmeden birşeylerin farkına varacağını biliyorum…
Bence doğru olan da budur.
…..
Thomas Edison’un veya Graham Bell’in yahut Albert Einstein’ın ilmini kabul etmek için; onların bütün araştırma ve deneylerini “takım elbise ve papyon kravatla” yapmış olduklarını bilmem gerekmiyor…
…..
Yani; “Bu adam çok dağınık gözüküyor, bilimadamı olamaz!..” demek ne kadar mantık dışı… Öyle değil mi?

Sınıfımdaki öğretmenlerin bana birşeyler öğretebilmeleri için; her birinin her ay, benim babamın bir yılda kazandığından daha fazla para kazanmalarını ispat etmeleri gerekmiyor…
…..
Yani; “Bu kadın biraz fakir gözüküyor, öğretmenlik yapamaz!..” demek ne kadar mantık dışı… Öyle değil mi?

Diğer yandan baktığımızda; BÖYLE DİYEN KİŞİDEN BÖYLE DENEN KİŞİYE NE?..
Yani Edison ampulü bulmak için binlerce deney yaparken ülkenin ve dünyanın her yanındaki insanlar “ampulü bulacağını hissederek” onu alkışlıyor muydu?..
Elbette hayır.
Edison; “Ben, beni teşvik edenler için keşfediyorum ampulün sırrını!..” Diyor muydu?..
Elbette hayır.
“Heyy, Thomas!.. Sen bula bula bunu mu buldun?!. Ampul dediğin bu şey kendini bile aydınlatamıyor, gel şunun üstüne bir mum koyup yakalım da birbirimizi görelim!..” Diye alay edenlerden hiç biri hatırlanıyor mu şimdi?..
Elbette hayır.
…..
İyi o zaman… Demek ki hepimiz aynı fikirdeyiz.

BİR ÖĞRETMEN GEÇER TAHTAYA VE DERSİNİ ANLATIR…
…HEM DE, SINIFINDAKİ SADECE ÜÇ BEŞ KİŞİNİN BU DERSTEN NASİBİNİ ALACAĞINI BİLEREK!..
…..
Bir öğretmen ister mi, her yüz öğrencisinden diğer seksen – doksanının da “asıl anlattıklarını” anlamalarını?..
KESİNLİKLE EVET…
Peki bir öğretmen, asıl anlatmaya çalıştıklarını “her yüz kişiden seksen doksan kişi anlamak istemiyor diye” işinden istifa etmeyi düşünür mü?..
KESİNLİKLE HAYIR.

Şimdi benden boşu boşuna bu işin “Yâni?..”sini beklemeyin, olmaz mı?..
Biraz da “ANLATILAMAYANLARI” anlamaya çalışın…
…..
Bilin ki; özel bir uçağınız olduğu zaman pilot okulundaki kaşları ve gözleri en güzel delikanlıyı (toy olmasına rağmen) seçmeyecek ve hayatınızı onun ACEMİ ellerine bırakmayacaksınız…
DEĞİL Mİ?..
……
İşe aldığınız yeni eleman kendi saçlarını çok güzel şekillendiriyor diye, ikinci gün ona kasanızın anahtarlarını ve imza atma yetkisi vermeyeceksiniz…
DEĞİL Mİ?…
…..
Bu söylediklerime itiraz edin de göreyim!..

“Peki peki, tamam… İtiraz da etmiyorum…
Hadi, şimdi söyle bana ki bileyim;
Fizikî ve görünen özelliklere, süslere, püslere, kokulara, kıyafetlere, hatta sözlere bile rağbet etmeyeyim de…
KİMLERE VE ONLARIN HANGİ ÖZELLİKLERİNE İTİBAR GÖSTEREYİM?
…..
Haaa!.. Bak, işte burayı da KENDİN bulacaksın!
ÇÜNKÜ SEN, KESİNLİKLE BUNU DÜŞÜNEBİLECEK KADAR ZEKÎ VE AKILLISIN…
Değil mi?..

———————————————————

Kızılderili sözleri
Cevap vermemek aslında başlıbaşına bir cevaptır.
(Hopi Kabilesi)

Şarkımız kısadır, çünkü biz az kelimeden çok şey anlarız.
(Navajo Kabilesi)

Yeryüzünün bütün insanları ateşimizin etrafına davetlidir.
(Seneca Kabilesi)

Stop
Muammer Erkul
18 Ekim 2000 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir