Çünkü sen umuda kokuyordun… [19 Ekim 2000 Perşembe]

Çünkü sen umuda kokuyordun…

Belki de sen hiç farketmedin; Katrana kesmiş gecelerin kayıp zamanlarında, yolunu şaşırmış bir minik yıldızı arar gibi gözlerinde ışık aradığımı…
…..
Ve hiç farketmedin belki;
Umuda koktuğunu!..

Yoo, bilmen gerekmiyordu aslında…
Belki güzelliği de işte buydu geçen zamanın!..
…..
Belki bilseydin veya ben söyleseydim; bozulacaktı bişeyler…
Eğer bilinseydi; bu ufka batmış en sivri tepenin karşı ufuktaki tepelere doğru “niye sızlandığı” anlaşılacaktı!..
“Yeni doğduğu zannedilen” bebeklere isimler konulacaktı!..
…..
Umut yeni doğmadı ki aslında;
Ümitlerim hep vardı…

Sen, bana; okunmamış bütün şarkıların bir gün okunacağını hissettirdin…
Sen bana anlatılmamış bütün masalların anlatılacağını…
Yazılmamış bütün şiirlerin yazılacağını…
Söylenmemiş bütüüün ninnilerin bir gün söyleneceğini hissettirdin…
…..
Sen, benim için hiçbir şey yapmadığını mı zannediyorsun?..
…..
Veya şöyle de söyleyebilirim;
Senin bu “yapmayışların” yani hissettirişlerin olmasaydı, benim ne halde olacağımı bilmiyorsun!..

Belki’si yok, hiç farketmedin…
Üstelik, katrana kesmiş gecelerimde, “senin de bazı gecelerinin zifte boyanmış olduğunu” görebiliyordum…
Ama sen varken de, görünürken de, karanlığa düştüğünde de zihnimdeydi ışığın, ve ben hep gidiyordum ardından!..
…..
Çünkü sen umuda kokuyordun…
Bütün ümitleri “hayalin” fısıldıyordu kulağıma.

Ve şimdi;
Teşekkürlerimin ifadesi olarak sevgini ekiyorum bütün saksılara…
Bahçelerim sen kokuyor!..
Ve hayalin hep “umuda” kokuyor.

———————————————————

Yağmurluydu
Yağmurluydu, / Dışarı fırladım. / Dikkat etmemişim ayaklarım çıplakmış. / Önce çatlayana kadar koştum. / Yere düşen her yağmur tanesini yakalamaya çabaladım. / Gözlerinden akan yaş olduğunu sanıp / Tek tek toplayıp hepsini / Son damlasına kadar içmek istedim. / Sonra yağmur dindi. / Bir ağaç dibinde oturdum. / İkici yağmur yağarsa / Ben hazır olayım diye. / Uyumuşum, / Rüyamda seni gördüm / Gül bahçesindeydin. / Ağlıyordun. / Güllerin hepsini tek tek kokladım. / Senin kokuna benzer bulmaya uğraştım. / Hiç biri senin gibi kokmuyordu. / Bir gül kopardım sana. / Uzattım. / Aldın. / ve güldün. / Uyandım, / Yine yağmur başlamıştı. / Koşmaya başlamıştım, / Çatlayana kadar. / Yorulmadım. / Koşarken gözümün önüne sen geldin. / Rüyamdaki gibi gülüyordun. / Bu sefer daha hızlı koştum.. / Daha hızlı daha hızlı. / Yağmur yine dinmişti. / Aynı ağaç altına gittim. / Yine uyumuşum. / Yine rüyamda gördüm seni. / Önce ağlayıp sonra gülüyordun. / Hep o ağacın altında oturdum. / Ağaca sarıldım. / Sarılırken hep gözümü kapadım. / Ağacı o kadar sıkı sarılmışım ki, / Ağaç beni içine gömdü. / Ayaklarım hala çıplaktı. / Artık ağaç olmuştum. / Sık sık yağmur yağınca dışarı fırlayıp geri dönüyordum.
Kanber Taşlı

Karmakarışık şiir
Ağlamaya en çok bu gece ihtiyacım var; / Ama gözlerimin pınarı kurumuş, / Gözlerimde silik bir hayal / Yüreğimde derin izler oluşmuş…
Oysa daha dün en mutlu insan bendim, / Şimdi aynaya bakıyorum da /Tanıyamıyorum kendimi. / Allah’ım bu ben miyim?
Bu fersiz gözler, bu mutsuz surat, / Bu donuk bakışlar mı benim? / Bir gecede her şeyin değişip / Dostların sırt çevirdiğini görmek ne acı…
Saatlerin hiç geçmeyeceğini / Sabahın belki de gelmeyeceğini bilip / Yine de umut etmek bunun tek ilacı… / Mutluluk dediğin sabun köpüğü gibi,
Elinde tutamıyorsun… / Ama eğer avucundaysa / Birazcık ışığa tut / Bütün renkler senin olsun..
Ve güneş bütün ihtişamıyla doğar, / Batıncaya kadar renklendirir hayallerimizi… / Madem bunu biliyoruz, / Haydi uzatalım ışığa doğru ellerimizi…
Hülya Gülhan

“Bazı günler yüreğiniz şarkı söylemek istemez. Ama sen yine de şarkı söyle…”
E. Austin

Stop
Muammer Erkul
19 Ekim 2000 Perşembe

1 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir