Acaba bugüne kadar kaç defa duydunuz; “ah o geçmiş bayramlar” başlığını kim bilir! Eski bayramlar geçmişte kaldığı için mi öyle hasretle anılır, yoksa dinleyenler tarafından bilinmediği için mi? Bunu bilmiyorum ama şunu biliyorum ki; yeni yetmelere anlatılan bayramlar dallandırılıyor, güllendiriliyor… Ve hatta dünkü çocuklar bile, kendilerini dinleyen miniklere kendi geçmiş bayramlarını anlatırken, sanki kaymak üstüne bal sürüyor!..
Bugün benden, eski bir bayram hatırası bekleyen var mıydı? Olsun! Fakat ben bu defa vazgeçtim, öyle yapmayacağım. Görmediğiniz bayramları anlatmayacağım sizlere. Peki, ne yapacağım?.. Görmek istediğiniz ve zaten görmeniz gereken bayramları anlatacağım!
Benim yaşadığım, babamın yaşadığı, dedemin yaşadığı zamanların bayramlarından sana bir fayda var mı? Sen, kendi bayramlarına doğru yürü!
Senin bayramların ise (biliyor musun ve bana inanıyor musun) kendi zihninde! Bana inanmasan bile, buna inan! Yani, kendine inan!
Şimdi, bu bayramda; ayna karşısında kendine bak. Evine, işine, yaşayışına bak… Kimseye söyleme sakın cevabını: Memnun musun gördüklerinden? Hayalinde bir “sen” vardı mutlaka: Peki bu sen, o sen miydi? Sen, bu senin mi hayalini kurmuştun yıllarca?
Şimdi soru şu olmalı: Bir sonraki bayramda, karşında nasıl bir sen duruyor olacak? Sen, bundan sonraki ilk bayrama kadar hangi mesafelere ulaşmış, hangi başarıları kazanmış, hangi çalışmaları bitirmiş, hangi kitapları okumuş, hangi eserleri yazmış olacaksın?..
Hadi bugün birer sayfa kâğıt alalım önümüze. En üste “Ahh o, gelecek bayramlar!..“ yazıp, altını hayallerimiz ve hedeflerimizle dolduralım.
Yazın! Çünkü yazmazsanız bilemezsiniz, bilmezseniz özlemezsiniz ve özlemezseniz; ulaşmak için çaba göstermezsiniz!
Muammer Erkul
10 Eylül 2010 Cuma
Hatırlattığınız bu yazım kuralları o kadar önemli ki…
Ama çoğu zaman bir düğün davetiyesinde bile yazım hatalarına rastlanıyor. Öyle ki, bunu yazanlara üstelik “matbaacı” deniyor.
Ağzınıza, yüreğinize sağlık.
Biz grafikerken, reklamcı iken, ajans sahibi iken matbaacılar baskı işi yapardı…
Yazar yazısını yazar, grafiker dizaynını yapar, matbaacı da bu işin kağıda baskısını yapardı.
Sonradan herşey birbirine karıştı!
Peki öyleyse, şimdi biz ne yapacağız?
Başkasını bir kenara bırakıp, önce kendimizi kontrol edeceğiz.
Sanki biz bir yanlış harf yazarsak, hatalı söz söylersek sanki bütün dünya yanlış okuyacak, yanlış anlayacak gibi dikkat edeceğiz.
Öyle işte.
Hassasiyetinize teşekkürler
M:)
“Ahh o, gelecek bayramlar!..” kısmını kırmızı kalemle yazdım, başlık olarak…
Sonra da altına, gelecek bayrama kadar yapacaklarımı yazdım 🙂