İnsanoğlu, sanki bir balonun içinde halk ediliyor;
Fakat, ağzı kendi ağzında olan bir balonun…
Büyüyorsun; balonun da büyüyor!
Ne kadar güçlüyse nefesin ve ne kadar inat doluysa için, o kadar hırsla üflüyorsun ki balona;
Biraz daha irileşsin diye çevrendeki dünya!
Dünya ki bu açıdan baktığın zaman, ne kadar gülünç!
Sen varsın, ve sen varken bir dünya var, ve sen varken var olan dünyan seninle birlikte kayboluyor, ve ama senin dünyan varken de yokken de her bir insan için ayrı ayrı dünyalar var diğer dünyalarla iç içe, lakin senin dünyanın var olması veya yok olması diğer dünyaların varlığını veya yokluğunu etkilemiyor!..
Gülünç, ama gülemiyorsun!
Bir delik açılsa öteki âlemden; yanar, kavrulur, yok olur dünyamız..
Veya bir pencere açılsa da görsek ikramları; bir daha gözümüz görmeyecek dünyayı…
Bir delik açılsa, içinde bulunduğumuz dünyamızın bir zar kadar ince ve gergin duvarından ve görüversek öteki âlemi; uyanacağız!
Ama öyle gergin şişirmişiz ki büyütmek için çevremizi;
Bir iğne deliği: Bom!..
Yok artık içinde bulunduğumuz şişirilmiş balon…
(Aslında manalar kısa, net. Doğru noktayı bulabilirsen, bir akupunktur iğnesi gibi tam yerine batırabilirsen imayı; iş bitiyor, zihin aydınlanıyor!
Bazen de uzatmaya çalışıyorsun sözü, şimdiki gibi.
Bugün üç yazı vardı burada. Birincisi; başlık idi, yeniden okuyun. İkincisi; yukarıdaki metin kısmı… Üçüncüsü de, şu aşağıdaki iki satır. Onu da yarın okursunuz…
Şifalar olsun!)
Midedeki samanı ağza getirip çiğnemeye geviş getirmek…
Gönüldeki güzellikleri aktarmaya, anlatmaya sohbet, deniyor!..
Stop
Muammer Erkul
22 Kasım 2007 Perşembe