Niyeti öğrenmek olmayanın, adına “öğrenci” dense bile; sınıfta durduğu her dakika, herkes ve kendisi için “zaman kaybı”dır… Fakat talep eden biri, dersini dinlemeyi tercih ettiği insanın; “hayatından özenle kestiği özel dilimleri” kendisine sunduğunun farkına varmaya çalışır! Acaba o zaman “etime tel sokuyor” diye feryat mı eder o insan, yoksa “kulağıma altın küpe takıyor” diye mi düşünür?..
Neden durdun sınıfta; üç ay değil, beş yıl değil, kırk mevsim?.. Sonunda fışkıran kusmuk gibi ortaya dökeceğin bir öfke biriktiriyor idiysen benden! Bisiklete her binişinde hep aynı direğe tosluyorsan, demek gözün sadece engele bakıyor! Bunca zaman, şikâyetin değişmediyse hâlâ; demek ki değişmesi gereken sensin! “Ben de seni azarlarınla hatırlıyor olsaydım” diye başlayan cümleler, zaten öfke kalemiyle yazılmış. Ve zaten yazanın zihninde cerahat toplanmış! Fakat bin kişilik sınıfta bir kişi kaşınırsa bir sözden, acaba alerji kimde! Yani gelin de sen güvey de gene, değil mi?.. “Gözünün üstünde kaşın var” sözüne cevabın; “asıl senin kaşının üstünde kelin var” cümlesi gene, değil mi?
Bir tahta kurdu gibi, kendi varlığını ispat için karşındakinin varlığını kemirmen gerektiğini sansan da; sütüm sana helal olsun! Fakat diline acı geliyorsa tadı, yani artık büyüdüysen git ve kendi geyiğini kendin bul. Kendin avlan, kendin beslen… Başkasını ısırarak alacağın, en fazla onun yemek artığıdır!
Öğrencinin aptalı, hocasına diş çıkarırsa itibar kazanacağını sanır… Akıllı talebe ise, eğer gönlünü kırarsa; “öğrenmesi için kendisine hayatını veren bir gönüllüyü” kaybedeceğini bilir!..
Özeti: Bin kere yem koysan da ağzına, balık bilmez. Sen işini Hâlık için yap! Balık bilse, bil ki bu bilmeye senin ömrün yetişmez!..
…..
Not: Ara sıra kaşını çatmazsan çocuğuna mamasını yediremezsin!
İki öğretmen de tahtadaki yazı ve şekilleri gösterir. Fakat elinde çırpı tutandan daha fazla sözü geçer, okkalı bir sopayla dersi okutanın!
Muammer Erkul
16 Eylül 2010 Perşembe
Yine, yine derinlerde yüzmeyi seçmişsin üstadım…
Anlamam İÇİN birkaç kez okumam gerek…
VAZGEÇMEYENLER daima Kazananlar olurlar…
YAZIYORUM, YAZIYORUM ve yeniden yenilmeden, tekrar tekrar
bıkmadan, usanmadan yine yazıyorum. Yazabilecek kabiliyette olanları da teşvikle yazıyorum…
Gizli kalmış, kendi yeteneğinin farkında bile olmayanlar var.
Bazen insan kendini göremez. AYNA olmak, ayna tutmak gerek…
Tıpkı bıçağın kendisini kesemediği gibi…
Sevgiler kere sevgiler…
SAVAŞÇI…