Gelecek fidanları [28 Ekim 2010 Perşembe]

Bahçenin üst kısmında kocaman bir ceviz ağacı var. Hamak buna asılı. Yazın, canı isteyen sallanıp eğlenir, dinlenip serinler… Zamanı gelince de kargalar yukarıdan, bizler aşağıdan ceviz toplarız… Rahmetli Veli Dede elleriyle dikmiş bu ağacı, belki elli sene evvel. Ölümünden beş altı sene önce ise; torunumu evlendireceğim, diyerek bahçenin bu kısmını bana sattı.
O günlerde baktım ki, otların arasında bir mutluluk. Geçen seneden değil, en az iki sene önce düşen cevizlerden biri yeşermiş. Hemen etrafına çubuklar diktim, kökünün çevresini açtım, muntazaman suladım: Sadece o gün o hafta değil; o yaz, sonraki yaz ve ardından gelen her sene… Dokuz-on yıl önce toprağını bulan tohum, son sekiz senede incecik uzadı. Dört beş metrelik koca bir fidan oldu. Henüz meyve vermeye başlamadı, ama iyi biliyorum ki çook güzel köklendi…

Vişne ağaçları da vardı bahçeyi aldığımızda. Hele biraz ilgilenince nasıl coşup gürlediler. Yazın; “toplayın biziii” der gibi yerlere eğilir dalları. Çevrelerindeyse her karışta fışlanlar. Bunlar da ne, diyerek otlarla birlikte biçerdim önceleri. Sonra vişne olduklarını anladım, hiç birine dokunmadım. O zaman da insanlar yürüyemez, fidanlar büyüyemez oldu! Akıllandım ve en göze batanlarını seçtim. İşte o zaman hem önüm açıldı, hem de emeğimi ve dikkatimi üç beş fidan üzerine toplamaya başladım. Köküyle, gübresiyle, dallarıyla ilgilendim ve böceğe, rüzgâra karşı tedbirler aldım.

Çekirdekler düşüyoor düşüyor toprağa. Fakat insanların çoğu asla görmüyor; üç sene, beş sene, on sene sonra neler olacağını!.. Rahmetli Veli Dedenin diktiği cevizden, vişneden yemeyen kalmadı. Fakat bizler, kendi ağaçlarımızı da yetiştiriyoruz. Meyvelerinden herkes istifade edecek.
Biliyor musunuz; organize iş kurmak bu demek işte ve network işi aynen böyle bir şey!..

Stop
Muammer Erkul
28 Ekim 2010 Perşembe

2 yorum

  1. Sen çok tatlı yazıyorsun yaa… 🙂
    Küçücük gibi görünen bir ifaden, tam yerinde kullanılmış tatlı bir kelimen… Damağında bal gibi bi tat bırakıyor insanın.
    Senin kalemini görmüş dünya benim kalemimi n’etsin, deyip bir daha yazmayasım geliyor…
    Yazmayı henüz yeni yeni söken kalemimin cesareti kırılıyor 🙁
    Zaten her yazdığım da senden kopya çekmiş gibi oluyor. Allah’tan, yüzüme vuran yok (fazla kimse görmediği için, keh keh :))
    Şunlara bak; sen herşeyi yazmışın, bana bişey komamışın ki… 🙁
    Ne vardı sanki bu kadar çok ve güzel yazacak? Azcık ta kötü yazsaydın ya! Ya da yazmasaydın!.. >:(
    Ne bileyim işte, bana da bişeyler bıraksaydın…
    Yazar felan olamıyacağım yani bu gidişle, hem de senin yüzünden; ühüü hüüü… :'(

    Yeni açılmış kalem 🙂

  2. Muammer Abim, gerçekten öyle… Hangi tarlayı çapalıyacağımızı, hangi fidana destek ve önem vereceğimizi iyi kestirmemiz gerekiyor. Dediğiniz gibi, bunun meyvesini biz de yeriz… Çocuklarımızda…

    Murat

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir