Gündöndünün güne dönük yüzü gibi sana dönük yüzüm…
Güneşimsin!
Bilirim ki; kavuşsam yanarım, ateşe düşmüş bir pervane gibi!..
Bilirim, ama dönemem arkamı yârime; var kalmak için…
Sanki var kalmak, yâr kalmak gibi; yani sanki, yar kalmasam var kalamam…
Görmesem, kalsam karanlığında; solarım. Çünkü ben ışık solurum yüzünden, rengimi solurum!..
Görmesem titrer boynum, bükülür; öksüz ve yetimler gibi…
Görmesem, kıvrılır kolum kanadım; nîmete basıp da çarpılmış garipler gibi…
Görmesem…
Aah, görmesem solarım…
Çünkü ben ışık solurum yüzünden…
Rengimi solurum!..
Gündöndünün güne dönük yüzü gibi, sana dönük yüzüm.
Güneşimsin!..
…..
İşte bu yüzden çığlık çığlığa güler içim…
Ben, ışık solurum ya,,, rengimi solurum ya yüzünden; hani su katılmamış bir sevgidir ya senden emdiğim…
Su katılamaz ki güneşe!..
Bilirim. Kavuşsam yanarım, ateşe düşmüş pervane gibi. Ama görmesem;
…yanaar, içim!..
Seni solumazsam, solarım. Kavruk bir kahverengiye doğru kıvrılır diri yeşil yapraklarım. Ağacında çürümüş cevizin renginde belirir yaralarım… Artık tenime dokunan; dikene dokunmuş gibi çeker benden elini…
Nihayet içim kararır;
Henüz içi boş iken her çekirdeğimin!..
Gıdamsın.
Ben, senden beslenirim…
Görmesem yaşayamam; solumazsam seni, solarım!..
Çiçeğimin sarı yaprakları büzüşür nihayet, ve altından birer gözyaşı damlası gibi düşer toprağa…
Güneşim!..
Gündöndünün güne dönük yüzü gibi sana dönükken yüzüm; her soluk bir ayrı mutluluktur benim için, içinde isem…
Veya sen, içinde isen her soluğumun!..
…..
Sana dönük yüzüm…
Güneşimsin!
Stop
Muammer Erkul
20 Temmuz 2003 Pazar
Kendini yakacağını bile bile ve hatta yana yana yüzünü aydınlığa dönmek zor!
Günebakan olmak vefâ ister.
Yana yana aydınlığa döndürmek yüzünü ne zor iş! Bu eserde ne kadar da ince, zarif bir üslûpta ifade edilmiş üstelik.
ŞAHİKA ATEŞ