Verdiğin; aldığın ışıktır… Kârın ise; aydınlık kalmak!.. …..
Temiz bir ayna da aydınlık kalabilir ışıkta durduğu müddetçe, kara bir keçe de… Biri aydınlıkta kalır, diğeri kendine bakanları da aydın kılar!
Sen, kendin karar vereceksin; "ne" olduğuna…
Senden yansıyan; aldığın ışıktır!..
Güneşin kim?..
Işığı kesilmiş kütleler halinde dolaşıyor insanların çoğu; karanlıktaki uydular gibi!..
Almazsan veremezsin, bitanem… Aydınlanmadan aydınlatamaz, dolmadan taşamazsın!..
Bu demek değil ki; gülümseyen ayın yüzünde yok çiçek bozukları, sivilceler!.. Var elbette. Ama, ne bu pürüzler ayın parlamasına manidir; ne de ona bakanlar, yansıyan güzelliğinin arasından, bunları görmeye çaba harcar!..
İnsan; sadece insandır, ama insan; insan’dır!..
Güç ve acziyet… En güzel’lik ve en çirkin’lik…
İnsan "zirve ve çukur" demek; koca bir kıta gibi, dağı denizleriyle!..
Ve insan; bir kabre doldurulmuş üç kürek toprak demek!..
İşte, bunları bilince güler insan, gülümser; kaderine… Gelen belli iken, ve gönderen!..
Diyebilmek zor aslında böyle, biliyorum… Zaten bunun için değil mi inlemeler; şikayet olmasa da!..
Yani, "insanız" karagülüm; gülün dikeni bile sızlatır bizi, ve ağlatabilir gül yüzü gülün!..
Ama insan olduğumuz için de biliriz ki;
Tebessüm; borcumdur sana… Alacağındır, bendeki!
Yine, bir sarmaşık gibi dolandığında boynuma, veya kucakladığım zaman; döndürmek isterim seni başın dönünceye, ve saçların bulutları dağıtıncaya kadar…
Yapamam;
İnsan olduğum için!.
Almadan veremezsin, demiştim değil mi bitanem… Ve, aydınlanmadan aydınlatamaz, dolmadan taşamazsın!..
Senden yansıyan; aldığın ışıktır, değil mi bitanem?..
Güneşin kim?..
Karanlıkta kalmış uydular gibi, ışığı kesilmiş kütleler halinde dolaşan insanlarla dolu olsa da şu dünya; sen bakma onlara…
Zaten göremezsin, ışıkta durmayanı!..
"Unutma, demiş miydim bitanem…
Verdiğin; aldığın ışıktır!.."
Stop
Muammer Erkul
31 Ağustos 2002 Cumartesi