İnsanlarla beraber… [22 Eylül 1999 Çarşamba]

İnsanlarla beraber…

İnsanlara saygım var… Ve insanları seviyorum. İnanıyorum; insanlarla beraber olmalıyım.
Çünkü insanlarla beraber olmazsam, bendeki yanlışları göremem…
İnsanlar birbirleriyle beraber olmazlarsa kendi yanlışlarını düzeltemezler.

İnsanlara saygım var…
Ve insanları takdir ediyorum.
İnanıyorum; insanlarla beraber olmalıyım.
Çünkü insanlar biribirlerinin zımparası!
İnsanlar; çevrelerindeki insanlar olmasa rendelenemezler, yontulamazlar ve zımparalanamazlar.

İnsanlara saygım var…
Ve insanları lüzumsuz görmüyorum.
İnanıyorum; insanlarla beraber olmalıyım.
Çünkü insanlar arasındaki en olumsuz kişi bile diğerlerine ölçüdür.
İyi örnekler olduğu kadar, kötü numûneler de olacak, olmalı.
Tamam şu davranış iyidir, güzeldir… Fakat bu örneği kopya edersen de sonun bu olur!..
En azından “ibret almak için” bu gerekli mi sizce?..

İnsanlara saygım var…
Ve insanları seviyorum.
İnanıyorum; insanlarla beraber olmalıyım…
Ama hangi insanlarla?
İşte en kocaman soru, bu.
Gülen insanlarla beraber olmalıyım; çünkü tebessümle tanışmalı dudaklarım.
Gören insanlarla beraber olmalıyım; çünkü bakmakla “görmek” arasındaki farkı yakalamalıyım.
Pozitif insanlarla beraber olmalıyım; çünkü olumlu düşünmeyi öğrenmeliyim, diye düşünüyorum.

Herkes negatif gözlüklerle bakmıyor hayata.
İnsanlarla beraber olmalıyım.
Seven insanlarla,
Gülen insanlarla!..

——————————————————

Ardından
İrlandalının gözü morarmış. Nedenini sorduklarında; “Almanlar’ın zekî olmadığını söyledim” demiş.
-O sıska, çiroz herife mi?
-Ssst!.. Ölülerin ardından konuşulmaz!

Böyle başlar
Sağlık Bakanı akıl hastanesini geziyordu. Bahçede bir hasta onun yanına geldi, baktı baktı:
-Sen, yeni mi düştün?
-Ben Sağlık Bakanıyım.
-Hehh heh hee… Bende de böyle başlamıştı!

Av köpeği
Çok kabiliyetli olduğu iddia edilen av köpeği, bir dükkanın önünde ısrarla havlıyordu. Dükkanın her yerini aradılar, hiç hayvan yoktu. O sıra sahibinin gözü levhaya ilişti.
-Bakın, dedi. Dükkân sahibinin soyadı Keklik!..
Bu yazıyı yıllar önce yayınlamıştım:

——————————————————-

Bir kilo fıstık

Bir gün arayla duyduğum için ikisini de, tüylerim dimdik oldu…
İnanamadım.
Şu televizyon konusunda kendimi; “Aya gidildiğine inanmayan” dedelere benzeteceğim neredeyse!

Kadıköy Meydanı’ndaydık dün. Kırk yılın başı sinemaya gideceğiz… HaldunTaner’in (tiyatro) yanından geçerken:
-Aa, dedi… Gazete almayı unuttum.
-Ne gazetesi, dedim, Akşamın bu saatinde?
Söyledi… Kupon biriktiriyormuş!
Satıcıya parayı uzatırken şaşırdım. Çünkü aynen şöyle istedi:
-Yüzyirmibeşbin Liralık ….. Gazetesi’nden!..
Hayretle baktım suratına;
-Bu ne demek?..
-Aynı gazetenin beşbin liralığı da var!..
Cehaletin son perdesi!.. Şimdi de “Dünyanın yuvarlak olduğuna inanmayan haminnelerden” farkım kalmadı galiba!..
İşin garibi; kuponları biriken, evin “üçüncü” televizyonu olacak…



Bugün ise bir abimle konuşuyorum. Diyor ki:
-Kızıma televizyon alınca oğlum da mızırdandı. Gittim, bir tane daha aldım. Şimdi evde üç televizyonumuz var!..
-?…

Ben…
Yani, bu ben; dört kişilik bir aileye sokulan üç televizyonu nasıl anlasın?..
Ben…
Yani, bu ben; kendini nasıl “yüzyılların gerisinde” kalmış gibi hissetmesin?!.
Diyebildiğim sadece şu oldu:
-Keşke onun yerine bir kilo fıstık alsaydın!
Şaşırma sırası ondaydı. Neden televizyon yerine fıstık alması gerektiğini anlattım sonra da:
-Her gün televizyonlar açılacak mı?
-Elbette…
-Peki üç televizyon sizin ailenizi dört parçaya bölecek mi?
-Galiba bölecek!
-Birbirinizi evde de görmeniz zorlaşacak galiba?..
-…
-Peki bir kilo fıstık alsaydın, salondaki sehpanın üzerine koysaydın… Onu yerken de doya doya birbirinizi seyretseniz, sohbet etseniz daha mı iyi olurdu acaba?..
Bu yazıyı yıllar önce yayınlamıştım da, şimdi neden tekrar okumanızı istedim?..
Şunun için;
O dört kişilik aile şu an “üç ayrı evde” oturuyor. Üç olan toplam televizyon sayısı da
“altıya çıkmış” durumda!..

——————————————————-

– İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olandır. (Hadîs-i Şerif)
– Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın ruhuna tad verir. (Süleyman aleyhisselam)
– Üç huy vardır ki, kimde bulunursa onun zararınadır; sözünde durmamak, hile yapmak ve zulmetmek. (Hz. Ebû Bekir)
– Başkalarının ayıplarını araştırmayı terk eden, kendi ayıplarını görüp düzeltir. (Hz. Ömer)
– Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşarım. (Hz. Osman)
– Müslümanların hayırlısı, insanlara yardım eden ve faydalı olandır. (Hz. Ali)

Stop
Muammer Erkul
22 Eylül 1999 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir