Sen, sen kadar büyüksün! -2- [06 Ocak 2002 Pazar]

(Cumadan devam)

Konuşmaları, acaba neler,,, acaba hangi “incir çekirdeğini doldurmaz” takıntılar kökünden kopartıyor, öldürüyor dersiniz?..
Sebepler basiiit, çok basit, en basit…
Bir problem biliyorum, ama gerçekten ciddi bir problem; sadece çayı şangırrr şungur karıştırıp, hortum gibi çekerek içmekle ilgili…
…..
Bir başkasını biliyorum; yemek yemekle ve çorba içmekle alâkalı… Bir başkasını biliyorum geğirmekle alâkalı… Bir başkası diş macununu ortasından sıkmakla alâkalı… (Şimdi, bunlardan hangisinin benim, hangisininse başkasının derdi olduğunu tahmin etmeye çalışman sana ne kazandıracak ki, aklı olan kişi okuduğu yazıdan kendine bir ders çıkarmaya çalışır!..)
Tek başına baktığında, hiç biri dert gibi görünmüyor; ama bunlar yuva yıkmış sebepler… Ve evlâtları sokağa düşürmüş inatlaşmalar… 

Soru: Anne ile KONUŞAMAYAN, baba ile aynı sofraya OTURAMAYAN çocuk, sokaklarda kaybolmaz mı?..
Yapmayın, yapmayalım artık!..
Bahsettiklerimiz (yani şu an dışarda kartopu oynayanlar); sizin,,, sizin,,, sizin çocuklarınız!.. Ve onlar benim (sanki öz) kardeşlerim!..
Onlar, memleketimizin insanları…
Acı olan, onlar; “BİZİ KOPYALAYAN” geleceğimiz!..
…..
Eğer şu âna kadar düşünmediyseniz, şimdi düşünün; onların şu ikisinden hangisini düşünüyor olduğunu:
1) Hemen büyümek, ve bana yaptıklarının aynısını sana yapmak istiyorum…
2) Bir an evvel büyümek ve senden kurtulmak istiyorum…
…..
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Bunlar, ACITAN sorular… Ama bir karma aşı iğnesi gibi de, GEREKLİ!..
Hemfikiriz, değil mi?.. 

Bitiriyorum;
Ama söz verin kendinize, ve yapmayın. Yapmayın!..
Sokakta çürüyen çocukların arasına düşürmeyin mücevherlerinizi; çünkü bir daha bulamayabilirsiniz!..
…..
Bitiriyorum;
Ama söz verin kendinize, ve yapmayın. Yapmayın!..
Rahatsız etmeyin kendi çocuklarınızı ve bıktırmayın sizi “büyük” belleyenleri… Çünkü, onlar da insandır!.. Onların da duyguları vardır… Ve çoğu zaman da söyleyemedikleri (belki de söylettirmediğiniz) rahatsızlıkları vardır, sizden yana…
Bitiriyorum; Ama söz verin kendinize; ve yapmayın. Yapmayın!..
Değer verdiğiniz misafirlerinizin yanında danaların böğürmesi gibi geğirmiyorsanız, kendi sevdiğiniz insanların yanında da geğirmeyin… Yemekte dişlerinizdeki çürüklerden, filan yerinizdeki iltihaptan, hastalıklardan bahsetmeyin… Ağzınızı şapırdatmayın, çiğnenmiş lokmalarınızı göstermeyin… Çocuklarınızın yanında anlamsız tartışmalara girişmeyin…
Ailenizdekiler de insandır, DİKKAT!..
İNSANLARIN TAMAMINA İNSAN GİBİ DAVRANIN!.. 

Bitiriyorum;
Bu söylediklerimin hiçbiri mahkeme kayıtlarına geçmez, dostlar… Hatta, geçebilemez!..
Ama, neredeyse bütün adli vakaların kökeninde (belki basit-belki saçma görülen) öyle bir tohum vardır ki, bu tohumlar; sıcacık yuvaların mutfağında, banyosunda, veya odalarından birinde ekilmiş ve ekilmektedir!.. 

Büyükler, örnek oldukça büyürler…
Büyükler, kendilerine bakan küçüklerinin gözleriyle bakmalılar kendilerine ki; gerçek büyüklüklerini görebilsinler ancak!..
Büyükler, büyüklüklerinin idrakinde olmalı; küçülmemek için!
…..
Son sorumu da sormama izin verin lütfen:
Siz, henüz küçükken sizi iğrendirenlerden, sizi rahatsız edenlerden kaç kişiyle görüşmeye, beraber yemek yemeğe, oturup konuşmaya devam etmektesiniz?..

Stop
Muammer Erkul
06 Ocak 2002 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir