Sen, baktığında “beni” rengârenk ve pırıl pırıl görüyorsun… Ben bakıyorum, “seni” rengârenk ve pırıl pırıl görüyorum…
Aramızdaysa şimşekler çakıyor!..
Hayranın olduğum halde; “Hayranınım” diyorsun bana!..
Benden de, senden de aynı sözleri duyuyor, aramızdaki kara bulutlar: “Senden güzelini görmedim!..”
Aramızdaki kara bulutlar delirdikçe gözüm gözünü bulamaz oluyor…
Aramıza yıldırımlar düşüyor!..
Biliyorum ki seviyorsun beni, benim seni sevdiğim kadar!..
Biliyorum ki sen varken yerle gök arasında gözüm başkasını görmez!..
Biliyorum ki titrersin korkudan; var olduğun süre var oluşumu görmediğin zaman!..
…..
Sen, baktığında “beni” rengârenk ve pırıl pırıl görüyorsun; ben bakıyorum ki “sensin” o muhteşem parıltı…
Sensin… Sensin benim için sevginin adı; aramızda kudursa bile tayfunlar!..
Aynen “benim sana baktığım gibi” bana bak şimdi…
Seni bana bağlayan ibrişim halatlar gibi gör her bir rengimi…
…..
Bir hanımeli kokusu bahşişe ikna ettiğin rüzgârla gönderdiğin son mektubunda, bana bir isim koyduğunu söylüyor;
“Gökkuşağım” diyorsun!..
…..
Ben, mutluluktan yaşaran gözlerimle seni görmeye çalışıyorum ama, aramızda bir yerlerde yağmur gökülüyor…
İnce, uzun, ve renk renk ışık iplerinden sarılmış güzellik;
Varlığıma denk olan varlığına aşığım…
Yokluğun, yokluğumdur zaten!..
Sadece bunu bile bilmemin sana katmış olduğu değeri hissedebilmeni isterdim!..
Aramızda şimşekler de çaksa, sen beni, ben de seni rengârenk ve pırıl pırıl görüyoruz… Hayran olunanımız; “Hayranınım” diyor bir diğerine!..
“Senden güzelini görmedim!..” diyor, aramızda kara bulutlar delirse de, yıldırımlar düşse de!..
Biliyorum ki aşıksın bana, benim sana aşık olduğum kadar!..
Biliyorum ki sen varken yerle gök arasında gözüm başkasını görmez!..
Biliyorum ki titrersin korkudan; var olduğun süre içinde var oluşumu görmediğin zaman!..
Sen de bil ki; ikimiz bir yayın iki ucundan bakmaktayız birbirimize… Yani bir bütünün “bütünlüğünden kaynaklanan” güzelliktir başımızı döndüren!..
Yani, yere en yakın yere oturmuş, sızlanmadayız; ışıktan ve renkten ve güzellikten örülü iplerle bağlanmış olduğumuz halde birbirimize…
…..
Halbuki; “ben varsam, sen varsın, ve sen varsan ben varım” kadar net bir gerçekle mahkûmken sen bana ve ben sana; doğrulmak… Ve kendi içimizde tırmanmak… Ve en fazla “bir uzanış” yukarda kavuşmak mı zor geliyor?..
Bunun adı nasıl aşk?..
…..
Ya da, aşk;
Oturup miskin miskin beklemek mi, çisiltili bir havanın çilli güneşi altında güzelliklerin son bulmasını!..
…..
Gerçekten… Acaba aşk; eldeki güzellikleri yitirmeyi mi beklemektir, yoksa elde olmayanlara kavuşma mücadelesi mi?..
Aslında, sormak lazım aşka artık, değil mi;
“Ne” olduğunu?..
Velhasıl…
Velhasıl…
Sen, kendi ucuna bakmaktayken “ben” diye… Bense, kendi uzantıma aşıkken “sen” diye… Farkediveriyoruz ki bir gün;
İkimiz, “bir tek gökkuşağının” iki ucuyuz!..
…..
Velhasıl…
Zor iş, sevmeyi çözmek…
Sevmek;
Belki de “biz”e dönüşmek!..
Stop
Muammer Erkul
22 Ağustos 2001 Çarşamba
Gökkuşağımın ucu nerede?