Süleyman’ın mektubu
Süleyman’ı beş yıldır tanıyorsunuz. O, köşemizin en eski okuyucularından ve devamlılarından… Ve de köşemizin bu dönemdeki askerlerinden biri. Güzel bir mektubu daha geldi ve yalnız okumak içime sinmedi…
Nasılsın ağaey?.. Bence iyisin!
Stop’u takip ediyorum. Köşemiz genişleyeli beri gözlerinin içi bir kat daha güzel parlıyor ağabey… Sen çizmiyorsun ama, köşede kuşlar uçuyor gönülden gönüle… Oraya yazan arkadaşların (şiir, makale, hikaye, vs.) hepsi çok güzel şeyler yazıyor. Ama benim en çok sevindiğim Çaybaşı İlkokulundaki çocukların;
“Bak, bu yaptığın sana yakışmıyor. Sonra Muammer ağabey ne der?..” diyerek biribirlerini ikaz etmeleri oldu. Düşününce, mükemmel bir şey ya…
Sahaf’da benim yerime kahve içemedin henüz herhalde, telefonda söylemiştin. Sohbetlerde, muhabbetlerde adımın geçmesi güzel. İnşallah ciğeri beş para etmez, ukala biri olarak geçmiyordur.
Ağabey, seninle ilk tanışmamız Gürbüz Azak Ağabeyin yanında olmuştu. Millete beni anlatırken bu ayrıntıyı atlamamanı rica ederim. Sonra ben senin Sıdıka Batu işhanında (Cağaloğlu) yerin olduğunu öğrenmiş ve oraya gelmiştim. Merdivenlerde bakınırken, lavabodan çıkan “biri”ne “Muammer Erkul’un yeri buralarda mı?..” diye sordum. O da bana, “Ne yapacaksın onu?..” diye sordu. Ben de; “Hiç, görüşmek için geldim” dedim. O, önüme düşerken; “Gel benimle” dedi, iç içe iki odaya soktu, bir sandalyeye oturtup kendisi dolaştı ve masasına geçti, oturdu.
“Buyur, dedi… Muammer Erkul’la görüşüyorsun!..”
Ve seninle yıllardır süren “hikayemiz” böylece başlamış oldu…
Buralar sıcak… Öyle deyince, telefondaki herkes “burası da sıcak” diyor ama oradaki sıcaklık 40 dereceye çıkarken burada yani Kıbrıs’ta gölgede 40 dereceye çıkıyor. Buhar olacağız yakında…
Önümüzdeki günlerde çarşılar başlayacak. Elimden geldiğince gezmeye çalışacağım ve gördüklerimi sizinle paylaşacağım.
Yeni yazılar yazmaya çalışıyorum. Bir on gün filan bocaladım, ama kendimi toparladım. (Askerde iken çok ama çok yazmam konusundaki ısrarlarını anlıyorum galiba…) Ne kadar çok yazarsam o kadar iyi olacak herhalde…
Bazılarını sizinle paylaşacağım…
Dualarınızı esirgemeyiniz.. Allah’a emanet olun. Sevgiler kere sevgiler.
——————————————————–
İçinde sen olacaksın
Bir yazı yazacağım sana… İçinde gece olacak, yalnızlık olacak ve sen olacaksın…
Gece, yalnızlığa bulaşmış olacak.. Yalnızlık, yaldızlı karanlıklara… Sen, yaldızlı karanlıklarda bir yıldız olacaksın…
Bir yazı yazacağım sana…
İçinde, yaldızlara bulanmış yalnız gecede, sen parlayacaksın.
Bir yazı yazacağım sana…
İçinde gölge olacak, gerçek olacak ve sen olacaksın…
Gölgeler, hayatın kendisi olacak… Gerçek; gönül renginde Kafdağı!.. Sen, Kafdağına varmadan elde ettiğim en “güzel” tesadüf olacaksın.
Bir yazı yazacağım sana…
İçinde, gölgeler kadar gerçek, hayatımın en “güzel” tesadüfü, sen olacaksın…
POSTA KUTUSU
-Yazılarınız mükemmel-
Merhaba Muammer Abi; Ben Van’da ikamet eden, Mehmet isminde üniversite öğrencisiyim. Ayrıca bekçisi olduğum küçük bir büfem var. Sizinle ilk kez orada tanıştım, yazılarınızla. İlk okuduğum yazınız: Duy Çağrımı, Gökler Seni Bekliyor, idi. Ve o yazınızı yeniden yazarak büfeye astım. Her gelen müşteri yazınızı okuyarak, kendisinin yazıyı anladığını, aptal olmadığını bana belli ettirmeye çalıştı. Yazıyı her okuyan müşeri ile bir muhabbet ortamı oluştu. Ben de onlara sizden bahsettim ve köşenizi okumalarını tavsiye ettim. (Bu yazıyı sadece aptallar anlamayacak, diye başlayan yazınız)
Diyebilirim ki bu yazınızı okuduktan sonra büfenin her yerine sizin yazılarınızı astım, halen de asmaktayım. (Özellikle; öğrendim ki ve unutmaları…) Hakikaten şahane ötesi mükemel yazılarınız ve anlatımınız var. Üstü kapalı anlatımın erbabısınız. Yazılarınızı gıpta ile okuyorum. Ve bazen yazılarınız yolum oluyor…
Aslında size yazacak çok şeyim var ama yazıyı kısa tutarsam yayınlarsınız diye düşünüyorum.
Ayrıca Muammer Abi; 17.07.1999 tarihinde Kıbrıs’ta trafik kazasında kaybettiğimiz can dostum, asker Selami Gencer için her okuyucudan (bu yazıyı okuyandan) bir Fatiha bekliyorum. Allah razı olsun…
M. Cancan-Van.
Sevgi demeliyiz tereddütsüz
Yirmi kere baktı. Yirmi kere daha bakacak…
Bütün eşyalarını karıştıracak tek tek… Dolabını alt üst edecek… Parfümlerini, beğendiği korkularını elleyecek, koklayacak… Bütün kremlerinden sürecek ellerine, yüzüne…
Yine de bulamayacak.
Yirmi kere daha bakacak.
Bir yirmi kere daha…
Bütün dolabını alt üst edecek, aradığını bulamayacak.
En sevdiği elbiseyi giyerken eli kalbinin üzerine gidecek… Eliyle birlikte tüm vücudu da ısınacak! İçindeki elbisenin de rengi yerine gelecek.
“Sevgi” diyecek ki yalvarır gibi:
“Ne olur beni kaybetme!..
Süleyman Eldeniz-Kıbrıs
İtiraf
Bir ara.
“Seni seviyorum” demek
Yükümü ağırlaştırıyordu.
Şimdi; hafifletiyor…
Bir ara,
“Seni seviyorum” demek,
Büyük sıkıntılar veriyordu…
Şimdi; söyleyememek sıkıntı veriyor.
Bir ara,
“Seni seviyorum” demek,
Ellerimi ayaklarımı bağlamak gibiydi.
Şimdi; bir dağa yaslanmak,
Deryalara dalmak gibi…
Stop
Muammer Erkul
10 Ağustos 1999 Salı