Fırıncı un beyazı, kömürcü siyaha dönmüş; balıkçıyla bacacının kokusu farklı… Yaylada kekik otlayan hayvanın eti, ahırda saman yiyeninkinden ayrılıyor… Mandanın çamurdan çıktığı, koyunun çalıdan geçtiği sırtlarına bakar bakmaz anlaşılıyor. İnsan da her ne ile meşgulse; gecesi gündüzü, gerçeği hayali onunla doluyor. Rüyamda birileri var, bir şeyler olmuş, bir şeylerDevamı

Yağı tükenmiş bir kandil gibi söndü ışığım! Fitilimde ufalmış alevim can çekişirken; bütün şehirlerim de karanlığa gömülmüştü, fay yarıklarına düşen evler gibi! Kandilim söndü; Kanamadan, kendime söylediğim yalanlara! Kanadı sorular içimde, kanattı sorular zihnimi; yine de bilemedim gerçek miydin, değil mi?.. Kuşsuz ağaçlar gibiyim şimdi ve çiçeksiz baharlar gibi… İçiminDevamı

  Akşam oldu… Fincanların dibine çöken telveye benzer bi’şeyler var içimde; öksürsem, acı bir kahve tadı. Akşam oldu… Zannediyorsun ki; bir sıradan gün daha bitti! Hâlbuki öyle değiiil, ben bir gün daha öldüm; sen bir gün daha eksildin benden!.. Yani biz, uzakta kaldık bi’gün daha, birbirimizden. Akşam oldu… Olacak akşamlardanDevamı

Canımda acılar; bozkıra dökülmüş yağmur gibiyim! Bulutlara tütsem… Veya toprağa emilsem, kim bilecek yalnızlığımı? Çoook uzaklardaki kimler: “Başıma damlayan bu yaş, kim bilir hangi yalnızlığın buharıdır ki, bana kadar taşınmış” diyecek? Canımdaki acılar gibi, varsın… Ama varken var olmadığın günler… Ve varken var olamadığım günler geri nasıl gelecek? Ben veDevamı

Bazen’ler ile başlar bazı cümleler; Belirsizliğin, bir sis gibi çöktüğü… Ve zamanın, ritmi bozuk bir nabız gibi attığı vakitlerde… Bazen’lerle başlarsın sen de, kara kedilerin dolaştırdığı yumağını sarmaya! Bazen dolaşık gelir ip, bazen açık… Bazen de çekilip incelmiştir ortasından, umutlar!  Hangi "bazen" hangi insanda olursa olsun!.. Ve hangi insan nasılDevamı

Ne farkı var?.. Ha Pamuk Prenses’in dudağına kondurulan öpücük; ha Frankeştayn’ın tepesine isabet ettirilen yıldırım!.. İki beden vardı yerde… İki de enerji; onları ayağa kaldıran! Soru şu: Sen, hangisisin?..  Seninleyken geldi, biliyorsun bu yazı; bir şimşek çakar gibi, başımda!.. Veya seninleyken kondu, dudağımın üstüne; bir kiraz suyu gibi bulaştı!.. AmaDevamı

Yoklamaya geldim Toplamaya geldim; lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı!.. ….. Toplamaya geldim… Ve göz yaşlarım gibi onları biriktirip avuçlarımda; Koklamaya geldim!..  Geldim… Geldim işte; Lacivert gözlerine düşürdüğüm yıldızlarımı toplamaya geldim… ….. Geldim!.. Gözünün bebeği gibi kalıp kalmadığımı… Ve yani; Enginliğinin ortasında beni sarıp sarmadığını hâlâ, bir küçük karacık gibi; Yoklamaya geldim!..Devamı

Sahibini arayan köle (!) Ahhh; Genzimde yangınlaar!.. ….. Gözpınarlarımdan başka, bütüüün pınarlar kurumuş!.. ….. İçimde, yıldırımlar! Ahhh Adını sayıkladığım şehir!.. Ben uzaklarda, ben sıcaklarda, ben henüz çiğnenmemiş sokaklarda iz sürüp; Sahibini arayan köleyim… Ahhh; Edilmemiş “ah”larım!.. Ateşten kurşunlar gibisiniz, içime girip çıkan; Petek ve arılar gibi! Ben mi?.. Ben enDevamı