Ya şimdi konuş… Veya sonsuza kadar çeneni kapa! [12 Ocak 2001 Cuma]

Ya şimdi konuş… Veya sonsuza kadar çeneni kapa!

‘Gazetenin başlığı bu senenin moda rengi MOR olsun!..’
Nasıl bir talep bu?
Hoşlanan oldu mu aranızda?
Bir de şunları dinleyin:
"Abone olduğum gazetem haftanın bazı günleri çok geç geliyor, bazen de hiç gelmiyor…
Gazetede ilave verildiğini yazdığı halde ben henüz o ilaveyi iki kere görebildim!.."
Şimdii, yukardaki talep ile aşağıdaki şikayetler arasındaki BÜYÜK FARKIN farkındasınız elbette. Biri geneli ilgilendiriyor, diğeriyse o bölge, belki sadece o sokak, ya da kimbilir belki de sadece o apartmanı…

Yani diyorum ki;
Size bir fırsat sunulmuşsa, siz de bu sırada (eğer varsa) kendi sıkıntınızı dile getirmezseniz… Bundan sonra, sağınızda-solunuzda bulunan (üstelik zerre kadar da konuyla ilgisi olmayan kimselere) sızlanıp durmaya hakkınız olmaz!..
Öyle değil mi?..
…..
Yabancı filmlerde, evlenirken diyor ya adamlar:
"Söyleyeceği olan ya şimdi konuşsun veya sonsuza kadar çenesini kapatsın!.."

Sakın ola demeyin ki;
"Benim sıkıntımı nasıl olsa birileri yazıp haber vermiştir…"
YANLIIIŞ!..
Çayeli’nde, açıkta bırakılan gazetesinin ıslanmasından şikayet eden adamla, Harran’da yağmur suyuna hasret adamın sıkıntısı nasıl aynı olabilir?..
Sol ayağının dördüncü parmağında çıkan "şeytan tırnağı" etine batıyor ve canını acıtıyorsa, bunun çaresi gripal durumlarda kullanılan genel halsizliği giderici ilaçlar değil, belki de basit bir tırnak makasıdır!..
Anlaşılıyor değil mi?..

Varsa bir sıkıntınız dile getirin…
Hem de bunun nerenin, hangi bölgenin, hangi sokağın derdi olduğunu da ilave edin ki çözüm bulunsun…
Herhangi bir KİŞİYİ DEĞİL, AKSAKLIĞI şikayet etmenizden bahsediyorum elbette burda…
Çözüm arıyorum yani…
Elbirliğiyle bir DOĞRUYA varmaya çalışacağız yani.

Yani, dedik ya; fırsat bu fırsat!
Sıkıntınızı, hazır size adresler verilmişken, sizi dinleyenler varken dile getirin…
Yani dedik ya; bir şikayeti olan ŞİMDİ KONUŞSUN…
Veya SONSUZA KADAR SUSSUN!..
Gazetenin dağıtımı ile ilgili şikayetleriniz için doğru adres mi soruyorsunuz?
Doğru adres, Genel Yayın Müdürümüz Kenan Akın Beyin adresidir. Abone, dağıtım, gazetenize ulaşmak gibi bütün sıkıntılarınızı gönderebilirsiniz.

E-mail adresi:
kenan.akin@ihlas.net.tr
Mektup adresi: Kenan Akın (Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü) 29 Ekim Cad. Yenibosna-İstanbul
Faks numarası: 0212 454 20 30

———————————————————

Sibirya’ya MARŞ MARŞ!
İbrahim Refik’in derlediği üç ciltlik "Tarih Şuuruna Doğru" isimli kitaplar, satın aldığım günden beri hep elimin ulaşabileceği bir yerlerde dururlar. Kısa kısadır konular ve hemen hemen her sayfada birkaç ayrı hadise birden anlatılır. O yüzden sıkılmaz ve hiç durmadan, minik minik şaşırırsınız! Aşağıdakiler gibi yani… 60’ıncı sayfayı aktarıyorum:

Sürgün
Tarihin en korkunç emirlerinden birinin 1799 yılında Rus Çarı I. Paul tarafından verildiğini…
Bir sabah, önünde resmi geçit yapan birliğin yürüyüşünü beğenmediği için:
"Sibirya’ya marş marş!.." diye bir emir verdiğini ve dörtyüz kişilik bu birlikten bir daha haber alınamadığını…

Gaflettekine imdat
Hazreti Mevlana’nın, müridi Siraceddin’in evinde misafir kaldığı gün sabaha kadar namaz kılıp Rabbine niyazda bulunması üzerine, müridinin;
"Sultanım, sabah oldu. Bir nefes dinlenseniz…" diye ricada bulunduğunu…
Bunun üzerine Hz. Mevlana’nın:
"İyi ama, eğer biz de uyursak, bunca uyuyana kim imdat edecek?" diye hikmetli bir cevap verdiğini…

Paspas
Sultanü’ş-Şuara (Şairlerin Sultanı) Necip Fazıl Kısakürek’in yürekten bağlı olduğu Seyyid Abdülhakim Arvasî Hazretleri’ne:
"Efendim! Ben kurtulacak mıyım?" diye sorması üzerine Arvasî Hazretleri’nin;
"Bir gemi giderken, paspas da içinde gider. Yeter ki o geminin içinde ol Necip!" diye cevap verdiğini…
Biliyor muydunuz?

Şiir:
Engele diktim aşkı
Ancak, bir de ben; böyle, hasret olabilirdim, sana/Ve de böyle boynundan, boyunca prangalı/Ve de ancak, bir de ben!/Sensizliğe hüküm giyebilirdim böyle/Bir de benim!/Müebbetime müsebbip/Bir de/Benim önümde dururdu/Böyle, bir aşılmaz dağ…
Ve de yine ancak/Biraz irim veya biraz küçüğüm!/Ancak sen olabilirdin cismimin aynı/Yine bana bu kadar yakın/Yine bana bu kadar uzak…
Onlar ki, bir başa, bir yüreğe bağlıydılar/Onlar ki, biri diğerini görse ben sanırdı/Onlar ki, çok güldüğümde bile, birlikte ıslandılar/Birinin ahvalinde saklıydı, minvali diğerinin/Onlar ki, çift olunca bütün, tek olunca yarımdılar/Onlar ki, birbirine görülmemiş sadıktılar/Ve de onlar ki/Her acıma birlikte ağladılar/Onlar ki yine,/Aşkı ancak, bir engelden tanıdılar/Ve dahi bu engelden, hayatı kokladılar/İki göze burun gibi, engeli aşka diktim/Engele diktim aşkı, ancak orda büyüdüler…
Sultan Yürük


Stop
Muammer Erkul
12 Ocak 2001 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir