Yağmur ne güzel şey! [10 Mayıs 2001 Perşembe]

Yağmur ne güzel şey!

Yağmur ne güzel şey; Yeşilleri yemyeşil ediyor!.. Ve mavileri, ve kahverengileri!

Ne var ki dünyada;
Maviden, yeşilden ve kahverengiden başka?..

Yağmur, yine yağmur, yine yağmur…
Her sıcacık gülümseyişinden sonra güneşin veya yeryüzünün kaskatı donmasından önce!..
…..
Yağmur, yine yağmur, yine yağmur;
Bir bardak…
Bir baraj…
Veya ovalar dolusu.
…..
Ya da;
Dünyalar dolu, su!..

Hey; Yeşillik…
Veya mavicik!..
Yahut ahşabı andıran,
Toprağa, kayalara benzeyen;
Duyuyor musun beni?..
Duy hadi…
Ve bak ki, göresin!

Yağmur ne güzel şey;
Yeşilleri yemyeşil ediyor!..
Ve mavileri, ve;
Kahverengileri!

Zaten ne var ki dünyada; maviden, yeşilden ve kahverengiden başka?..
Bir de her rengi aslî rengine… Kendine, içine, benliğine, özüne döndüren yağmur suyundan başka…
Değil mi?

———————————————————

Diyalog
“- Yarana şiir bastın” ha!.. Çok güzel. Ben de yarama senin yazılarını, senin sevgini bastım ki yaram kanamasın…
– Hayata, karşı kaldırımdan bakmayıp onunla bütünleşen, bazı şeylerin aslında “her şey” demek olduğunu anlatan, çikolataların bile anlamsız kaldığı yerde hayatıma renk katana teşekkürler…
– Sonunda sana iyi haberim var! Bugünkü sınav çok iyiydi. Sınava girmeden önce (geçen gün çıkan) “Düşüncen değişmeli” isimli yazıyı defalarca okudum. Bu yazı bir “hayat” değerinde, biliyor musun?..

(Geçen gün yayınlanan yazınla ilgili) Sadece bir derece fazla sevginin zaman içinde bütün yürekleri yumuşatabileceği bütün insanlar için geçerli mi?..
Yani bir derece fazla sevgiyi her insana göstermeli miyiz?
Hayatta mutlu olan insanlar bir derece fazla sevgi veren ve alan insanlardır. Ya sevgi verip de karşılık bulamazsa… Yine verir misiniz?
(Biraz uç noktada ama kesin bir cevap vereyim sana):
Bu soruları istediğin kadar uzat ve ben de istemediğin kadar uzun cevaplayayım; aynı noktada buluşamayız… En kısa ve kesin cevabı ise şu: Mekkelileri bile affedebilen, onlara bile sevgi verebilen bir peygambere ümmet olduğumuzu hatırlayınca, şu yeryüzündeki insanlara bakış açın değişiyor…
Elbette hiçbirimizde sevgili Peygamberimizin arkadaşları kadar sabır ve yüksek derece yok ama; yine gözümüzün gördükleri arasında Kureyş müşrikleri kadar zalim ve derecesi alçak olan da yok, değil mi?..

– Canım abim, sana nasıl ihtiyacım var bir bilsen. Senin sevgine, ilgine, bunu başarabilirsin değil “BUNU BAŞARACAKSIN” tavrına… hele de kahkahalarına. Seni öyle seviyorum ki…
– Elbette başaran sen olmalısın…
Çünkü başarı bir ekin başağı ise, o mutlaka bir çiftçinin eline geçmeli.
Yani sevmeyi, üretmeyi, çoğaltmayı, paylaşmayı bilen birinin… Yani BİZDEN birinin. İşte o yüzden SEN başarmalısın ve BAŞARAN sen olacaksın!

– Göndermeden sildiğim on tane kadar mesajımda da söylemek istediğim şey; bana değer verdiğin için teşekkür etmekti…
– Yaklaşık yedi sene kadar önce, aslında kim olduğunu bilmediğim ama “bir tanem” olduğunu bildiğim bir okuyucum vardı. Onun benim “bir tanem” olduğunu hissetmesi, “bir tane”lerimi bin tane yaptı… Ben şimdi bu işte bu “bin tane bir tanem”e neler hissettireceğimin çok mühim olduğunu biliyorum; ve yapayalnız yürümek yerine el ele tutuşmayı, ve ellerinizden tutuşmayı tercih ediyorum!..

– Ses kesildi, ne oldu?.. Yoksa sen de diğerleri gibi…
– Aslında “diğerleri”nin kim olduğunu ve ne yaptıklarını gerçekten merak ettim… Kim bilir kimlere yazıp, onlardan bire bir cevaplar almaya alışık olmalısınız… Ben de elimden geldiğince cevaplar yazmaya çalışıyorum her birinize, ama her zaman yetmiyor zamanım… Ne olur kusura bakmayın.

– Bir acı bundan daha iyi ifade edilemezdi…
Enfes bir cümle, kutlarım seni.
Sen “YARANA ŞİİR BASTIN” ama nice yaraların kabuğunu kaldırdın. Kanasın varsın, kanamaya değer!..

Stop
Muammer Erkul
10 Mayıs 2001 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir