🙂 Günaydııın… …nıııdyanüG (:
Bir pazar sabahı, gülümseyen bir yazı ile başlayın istedim güne… Aslında bunu, yani yukarıdaki “günaydın’ı ve yansımasını, aksisedasını” birkaç gün önce twitter’a koymuştum ki onlar zaten bizim sitede yayınlanıyor… Yani bizim sitenin “Şu Anda“ kısmı, aslında twitter…
Sonraki mesaj ise sanki onun devamı gibiydi. Şöyle yazmıştım:
İnsanlara gülümsemek; aynaya gülümsemeye benziyor!
Deneyin, karşınızdakinin de gülümsediğini göreceksiniz…
Olmadı, ayna bozuktur! 😉
Benzer mesajlarla devam edeyim, ne dersiniz?
Kiminin GECESİ AYDINLIK şu anda… Kiminin ise GÜNDÜZÜ KARANLIK idi! Her şey bize bağlı aslında.
(Veya, hadi “her şey” demeyelim de, “çok şey” diyelim!..)
Bu akşamki hilali gördünüz mü?.. Diye sormuştum birkaç gün önce de… Devamında da şöyle yazıyordu:
Hadi, bir değişiklik yapın. Birini arayın ve göğe onunla aynı anda bakın!.. 🙂
İnsanlar, birini düşünmek, birini aramak, o biri ile aynı anda gökyüzüne bakmak için bu kadar zorlanır mı?..
Neyse, en azından birbirimize bunu öğretmek için henüz zamanımız var. Yani çok geç kalmış değiliz…
Bilmediğini, bir bilene soracaksın; ama bilenin bunu da bildiğini nereden bileceksin! Bunu bilmek de ayrı meziyet!..
Peki, bir başka soru: Aşkı kim bilir? Âşık aşkı bilir mi?.. Veya ne kadar bilir, ne kadar anlar, ne kadarını anlatabilir?
Cevabı?.. Yok!
Ormanın en derinindeki bir kuytu köşede yapayalnız duran ağacın kabuğuna bakarsınız ki, bir isim. O ismin bu ismi yazanı nasıl yaktığını mı düşünürsünüz; yoksa bu sessizlik içindeki büyük çığlığı haykıran susuşa mı içiniz yanar?
Zor soruydu bu, biliyorum. Soruyu anlamak, ağaçtaki yazıyı anlamaya yakın zorluktaydı zaten!
Özeti ise şu işin:
Âşık, aşkını “yazmak” ister; sevgilinin bunu görmesi onun umurunda bile değil!..
Stop
Muammer Erkul
21 Mart 2010 Pazar
Zira ‘yalnız aşkı vardır aşık olanın’..
Muhabbet kalemini sevgi mürekkebine daldırmazsan aşk mektubunu yazamazın…
“O gizli bir hazine idi, bilinmek istedi.”
Var olanların hepsi de ondan tecelli ettiğine göre, hepsi de sevmek ve sevilmek istedi. Kimisi yazdı çizdi aşkını; Mecnun gibi, kimisi ise içinde sakladı; Leyla gibi…
Sadece SEVMEK gerek, yoktur başka benim bulabildiğim bir sebep…
İyi ki de varsınız üstadım, her gönülde yâr olduğunuz gibi.
Bütün gönüllere girebilmek, gönüllerdeki tahtlarda padişah olmak!?..
Bakış açılarımızı değiştirerek, aslında içimizde var olan mutluluğu ortaya çıkarmak ancak sizin gibi olumlu, doğru yazılarla mümkün.
Bazen hayat karmaşasında unuturuz mutlulukların o ince ayarlarını. Birçok insan kendi dışında arar mutluluğu. Oysa kaynak kendinde, kendi içinde.
İşte bunları bize yıllarca hatırlatarak, küçük küçük şeylereden mutluluk denizlerinde kulaç atmayı öğrendik.
Bin bilsen de bir bilene sor demişler.
Sağlıcakla, saygıyla üstadım.
Savaşçı…
:-)))
Hadi hep beraber gülümseyelim:) içten ve samimi bir gülümseme belki başka insanların da tebbessüm etmesini sağlayacak:):):)
Bugün gülümseyelim dedik ama zoraki tebessüm edebildim ancak:) yorgun savaşçıyı oynuyorum. Hayat neden bu kadar zor ki ya da kimlerden yana. Belki bir gün belki bir gün içimiz acımadan kahkahalarla güleriz. Güldüğümüzde beynimizde binlerce acaba kelimesi yankı yapmadan, belki o kadar içten olur ki aksi aynayı kırar!..
Âşık, aşkını “yazmak” ister; sevgilinin bunu görmesi onun umurunda bile değil!..
Benim umurumda olurdu kesin…
Boşver be Pergin’im değmez biri görse ne olur görmese ne…
Gülümsemek çoğu zaman gözyaşlarımızın maskesi değil midir?.. Sevgi de fedakarlık ister.
Çok beğendim bu yazıyııııııııııııı :)) Harika !!!
O fedakarlığıda hep bir tarafdan beklemek az biraz sömürmek oluyor 🙂