Amerika; şurdaydı zaten!.. [05 Haziran 2001 Salı]

Amerika; şurdaydı zaten!..

Amerika kıtasının keşfi de ne ki!.. Beni… Ay’a ayak basılmasından kesinlikle daha fazla şaşırtan;
Karşımdaki insanın…
… KARŞIMDAKİ İNSANIN (DA) HAKLI OLABİLECEĞİNİ farketmemdi!..

Dilimi anlayan var mı?
…..
“Karşımdaki insanın da en az benim kadar haklı olabileceğini” keşfettiğim gün, inanın; insanoğlunun Ay yürüyüşüne şaşırmasından daha fazla hayret etmiştim…

İnanamadım!..
Bunun böyle olabileceğine ihtimal veremezdim… Ve bunun nasıl olup, böyle olabildiğine de bir anlam veremedim zaten!..
…..
Olur muydu ki acaba böyle bir şey?..
Karşımdaki her hangi biri de (dahi) haklı olabilir miydi?..
Yani, en azından benim kadar “HAKLI OLMA İHTİMALİ” bulunabilir miydi acaba, her hangi birinin?..

Amerika’yı keşfetmek mi?..
Hadi canım!..
Ay’a ayak basmak mı?..
Hadi canım!..
Atomu parçalamak mı?..
Hadi canım!..
…..
Bunların hangisi…
Bunların hangisi; karşımdaki herhangi birinin… En azından benim kadar, “haklı olabilme ihtimalinin” bulanabileceğinden daha şaşırtıcı, daha uzak, ve daha sıra dışı bir şeydi ki?..

Ama ben bunu öğrendiğim gün ne oldu biliyor musunuz?..
Karşımdaki değil sadece; sağımdaki, solumdaki, önümdeki, ardımdaki, civarımdaki, bildiğim ve bilmediğim bütün mekanlardaki bütün insanların, diğer bütün insanlar için bir çeşitlilik, ve hatta zenginlik olduğunu öğrendim…
…..
Dinlemeyi öğrendim sonra…
Sonra, keşfe açık kalmayı öğrendim…
…..
Bunlar erişilmez erdemlerdi “eski” ben için… Ki; o ben’in eskide kaldığını da öğrendim!..

İnanmadı pek çok kimse, ama ben; işte o gün yürümeyi öğrendim, işte o gün büyümeyi öğrendim…
Yani o gün ben;
Öğrenmeyi öğrendim!


————————————————————-

mesajdiyalog… mesajdiyalog… mesajdiyalog…

01 Haz. 01 16.58
– Sence, her birliktelik “doyum” mudur? Her iki taraf için de ruhi doyan kaç kişi vardır? Ya bu eksikliği biri diğerinden isteyebilir mi? Ruhen uzaklaşma neden olur?..
Bu hakaretler, küfürler, şahsen aklıma geliyor benim gibi olan diğerleri gibi. Üç öğün olsa ne olur?.. Doyum mu? Gayriinsani bir boşalma ve işkence…
– Şu an yazacaklarım canını sıkar…
– Sözüm sana değil ki… Üçüncü cins gözüyle bak. Ya da biz adına da düşün. Kaba kuvvet gösterip, korkutan, hakaret eden birinden haz duyulur mu? Bu toplum kadını gerçekten bunu yaşıyor, bil…
İşin mi yok senin, deme. Dede oğullarını da aydınlatsın biraz ki, aile birliğine katkımız olsun. Neden kızdın anlayamadım. Sevgiler.
– Yok canım, ne kızması… Şalter atmış bütün odalar kararmış, hadise bu. 300 yıllık sıkıntıyı kendi derdin mi sanıyorsun?..
…..
Ayrıca;
Dedeler oğullarını da aydınlatmakta, merak etme…
Ama ben şu an, bir koca aslanın çatır çatır sökülen dişlerinden bahsediyorum; kendi kulağıma konan sineğin verdiği rahatsızlığın farkına bile varmayarak!..
Yetmiş yıllık ömründe ayağına çarpan taşların meydana getirdiği ezik ve yarıklardan bahsetmiyoruz ki şu an burada, canını daha fazla acıtsa bile… Farket ki şunu; şu an hissetmesen bile, senin hayatına, ve neslinin mahvına sebep olacak ve, sen doğmadan genlerine şırınga edilen virüslerden bahsediyoruz…
…..
Dedim ya; dedeler bütün torunların dedesidir…
Hangi dede hangi nasihatini esirger ki her hangi bir torundan?..
Söylediğin gibi; aile birliğine katkı olması için…
Fakat, “KUYUDAKİ” ADAMIN DA KURUYABİLMESİ İÇİN ÖNCE KENDİSİNİN GÜNEŞE ÇIKMAYI KABUL ETMESİ LAZIM… Ki, bulunduğu bahçenin suyu da içilebilmeye, kullanılabilmeye başlanabilsin!..
…..
Anlatabiliyor muyum, bilmiyorum;
HEPİMİZ BİR TEK VÜCUDUZ…
Hücrelerimizin hangi noktamızdan, çözüldüğü, patladığı, kanadığı, eridiği değil ki mühim olan… En önemlisi (ve bu yaraların asıl sebebi); bünyemize sızdırılan radyasyon!..
…..
Dedem ve çok dedeler AYDINLATTI ve aydınlatmaya da devam ediyor pek çok torunları…
Ama asıl problem; mıknatısımızı çözmek, zamkımızı eritmek için yüzyıllardır bizim aramıza üflenen zehirli sis bulutu…
Öyle değil mi?..
…..
Ama şunu da düşün; acaba yanlış, biraz da, “Aydınlatmaya çalışan DEDELERİN AYDINLIĞINDA KALMAK YERİNE şarap fıçılarının karanlığını seçenlerde” olabilir mi?..
…..
Bir uçakta, dağılanın kaçıncı pencere olduğunun hiç önemi var mı; maskesini yitirmiş bir zavallı için?..
Bir şehirde, zehir püskürten bombanın hangi cihetten geldiğinin önemi var mı maskesini yitirmiş bir zavallı için?..
Bir denizaltıda, deliğin ne taraftan açıldığının önemi var mı maskesini yitirmiş bir zavallı için?..
Maskeler, NEEE?..
Maskeler KİMDEE?..
Maskeler NEREDE?..
Bu değil mi en mühim soru; patlamadan ciğerlerimiz?..
…..
Yahut dedem ve bütün dedeler…
İstedikleri kadar ip uzatıp, istedikleri kadar feryat etsinler sarkıttıkları ipleri tutabilmem için, ne fark eder;
Satmışsam gözlerimi ve kulaklarımı, beni uyuşturan haramilere!..
…..
18:13
– Kusura bakma, zamansız yazmışım (yazmışsam). Bayan misafirlerim vardı. Ben, hizmet ikram ederken duyduğum yakınmalardı… Konu da tazeyken yazmak istedim. Ancak sen aydınlatabilirdin insanları…



Stop
Muammer Erkul
05 Haziran 2001 Salı

  
 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir