Biri bizi gözetliyor [14 Mart 2001 Çarşamba]

Biri bizi gözetliyor

Dıngaç ne demek?
İlk duyduğumda çok gülmüştüm bu kelimeye… Baktım, imlâ kılavuzunda da yoktu. Ama millet kullanıyordu işte…
Peki siz biliyor musunz, “DINGAÇ” ne demek?..
……
Yavaş geçilsin diye yola beton bir set yapmışlar. Ama biz zamanında fark edemediğimizden “DINGG” diye sarsıldık üzerinden geçerken.
Dıngaçlara hızlı çarpmaktan nefret ediyorum, çünkü “üh’nn” diye kaskatı kesiliyor insan! Sonra havada kalıyor bir süre, çizgi film kedileri gibi… Ve ardından “lönnk” diye “saksı” yere çarpıyor!
Ya saksının içindekiler?..
Hiç sorma; dallar budaklara, kökler yapraklara karışıyor!
(Ne tarif yaparmışım, behh!.. Hava güzel ya, çenem düştü. Ne yazacak olduğumu gene unutursam, sakın şaşırmayın!..)

Sizi bilmiyorum ama ben; ansızın karşıma çıkan bir dıngaçta fırlayıp, ardından “lönnk” diye çömleği yere vurmuş gibi oluyorum bazen…
Peki ne zaman?..
O zamana kadar pek de farkına varamadığım gerçekleri gördükçe!
(Hadi bakalım; şimdi de “bu” ne demek?..)
Tuhaf olan…
Konuşanlar vardı.
Biri, hararetle bir projeyi anlatıyordu.
Biri bir diğerinin kafasındaki düğümü çözmeye yardım için uğraşıyordu…
Biri daha konuşuyordu aslında. Ama o, diğer ikisinin arkasından konuşuyordu. Ve tuhaf olan; konuştuklarını hiç kimsenin bilmediğini zannediyordu!..
……
Üç el vardı.
Elin biri yetimin başında duruyor, saçını okşuyordu.
Elin biri yetimin başının üstünde duruyor, ona gölge yapıyordu.
Elin biriyse yetimin hakkı üzerinde duruyordu. Ve tuhaf olan; kendisini hiç kimsenin görmediğini zannediyordu!..
……
İnsan olan yerde düşünce var, his var, hareket var, söz var. Her şey var… İnsan olan yerde iyilik var, kötülük var; sevap var, günah var; yardımlaşma var, kasıt var… İnsan olan yerde insana mahsus her şey var.
Ama tuhaf olan şu; insanların bir kısmı, kendilerini bir gözetleyen olduğundan sanki habersiz!..

İşte bunu kavramak, bir DINGAÇ TESİRİ yapıyor insanda!

Ben bunları yazarken biri beni gözetliyor…
Farkında mısınız?
Sen bunları okurken biri seni gözetliyor…
Farkında mısın?
Evet, onu da biri gözetliyor…
Farkında mı, bilmiyorum!..
Gözetlenme evi!
Sözlerim ve hareketlerim “düşüncelerimin” arkasından geliyor… Gözetleyen bunu bildiği için, dışımla birlikte ve aynı anda “İÇİMİ DE” gözetliyor!..
Yani diyor ki bana;
“Yanlış yapma ve yanlış söyleme…
Bunlardan kurtulmak için, yanlış düşünme!..”
Yani doğru yap ve doğru söyle. Bunu başarmak, kolaylaştırmak içinse düşünceni doğrult…
Ne güzel bir tavsiye, değil mi?
Veya şöyle sorayım; bunu hepimiz böyle yapsaydık dünyamız nasıl olurdu?..

Gözetlendiğini bilmemek veya gözetlenmiyormuş gibi davranmak, GÖZETLENMEDİĞİMİZ ANLAMINA GELMİYOR, farkında mısınız?..
Bugün konuştuklarımızı, iki gün sonra…
Veya bugün, beş gün önce yaptıklarımızı koyuveriyor işte birileri ekrana;
Ve cümle âlem seyrediyor, bizimle birlikte!
Sayılı günler geçip gidiyor herkesin üzerinden…
Üstelik “gözetlenme evinden” kimin ne zaman çıkacağı belli olmuyor…

Tuhaf olansa ne, biliyor musunuz?..
Bunca gözetlenen kişi…
Ancak gözetlendikleri mekândan ayrıldıktan sonra görebiliyorlar kendilerini… Doğrusuyla yanlışıyla kaydedilmiş olan bütün hareketlerini… Ve konuşmalarını… Ordaki hayatlarının bütününü seyredebiliyorlar.
Ama geri dönüş olmuyor!..

———————————————————

Hayat

“Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır.”
Andre Gide
“Hepimiz hayatın kısalığından söz ederiz de boş geçen zamanımızı nasıl kullanacağımızı bilmeyiz.”
Seneca
“Hayattan korkma, onun iyi olduğuna inan. Bu inancın onu gerçekleştirecektir…”
Williams James
“Hayat, insanlara zahmetsiz hiçbir şey vermez.”
Horatius


Stop
Muammer Erkul
14 Mart 2001 Çarşamba  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir