Kitapsız bir dünyanın zavallılığı! [24 Ocak 2001 Çarşamba]

Kitapsız bir dünyanın zavallılığı!

Şükürler olsun ki bizler, (ve hatta, artık ben bile); "Kitapsız bir dünyanın zavallılığını" kavrayabilecek idrak sahipleriyiz…
Değil mi?..

Kitapsız kaldığı için sefilleşen bir dünyaya düşenlerin fukaralığından daha derin fakirlik ne olabilir?..
…..
Bizim çocukluğumuza kadar belki kabul edilebilecek olan şeyler artık mazeret değil… (Konunun maddi yönüne yaklaşmıyorum bile bu satırlarda… Şu an kastım; isteyen herkesin istediği kitaba ulaşabileceğini göstermek…)
Ben çok küçüktüm ve bizim evde (İstanbul’da), başka şehirden gelmiş bir "emanet kitap" vardı… Tam bilemiyorum ama, galiba bizde yıl ile ölçülebilecek bir süre kalmıştı…
İşte onun ardından, ve her halde onun bereketiyle dolup taştı evlerimiz kitapla…
Daha önceki zamanlarda ise değil her eve bir kitap; belki ancak köylerin de bazılarına birer kitap düşüyormuş…

Sorduk ya az önce;
Kitapsız kaldığı için sefilleşen bir dünyaya düşenlerin fukaralığından daha derin bir fakirlik ne olabilir?..
Şu olabilir ki;
"Ateşe düşmüş gibi…
Bir kireç kuyusuna düşmüş gibi, bu perişanlıktan kurtulmaya çalışmamak"tır herhalde!..
Ne dersiniz?..

Kitap; "bilmek"… Kitap; "ÖĞRENMEYİ İSTEMEK" demektir.
En büyük aşçılar en "AÇ" ustalar mıdır, bilmiyorum!..
Ama biliyorum ki en üretken, kalıcı yazarlar ve kitap sahipleri; bütün mevcudiyetleriyle, bütün hücreleriyle en şiddetli "açlık"ların dişlerine "KENDİLERİNİ BİLE" feda edenlerdir!..
…..
Kimse alınmasın ama, ben bu sözümü; her yüz kişiden sadece birinin bile gerçekten anlamasına razıyım!..

Dedem anlatmıştı ki:
Gözlerin açık olsun

Yürürken bazı fidanları, hem de dipleri ıslak olarak göreceksin…
Ve zannedeceksin ki; bunlar, kökleri suyla buluşmuş meyve ağaçlarıdır…

Orda, yolun kenarında oturan ve sormazsan konuşmayan beli kuşaklı, sakalı aklı, başı sarıklı ve eli kitaplı ihtiyar diyecek ki sana;
Bunların kendilerine hayrı yok ki gölge olup, meyve sunup hayır olsun yolculara…
Bunlar; zaman zaman burdan geçen haramîler tarafından toprağa çakılmış kesik ağaç kolları!..
Kopmuş koldan adam… Kuru daldan ağaç büyür mü?.

Merak edersen köklerdeki bu ıslaklığın da ne olduğunu, söyleyeyim:
Az önce burdan bir it sürüsü geçti…
İşte onlardan bazıları ıslatmıştı toprağın kumunu…

Yani evlat;
Ne bu köksüz odunlar ağaç olacak, ne de bunların başında bekleşen zavallılar meyve yiyecek!..
…..
Yürü sen..
Yürü, yolundan sapmadan ve oyalanmadan…
Burada oturan da yolcudur, yürüyen de yolcudur; aldanan da yolcudur, aldatan da yolcudur..
Lakin yolun sonunda soru var:
Aldatana: "Niye aldattın?.."
Aldanana: "Niye aldandın?.." diye.

Hadi yürü artık…
Ve yürürken açık olsun gözlerin.
Bir ağaç görürsen beni hatırla…
İşte bu, dibini itlerin ıslattığı köksüz odunları hatırla…
Ve;
Her ağaç gördüğünde şunu düşün:
Gördüğün her ağacın; köklerinin, gerçekten suya ulaşıp ulaşmadığını çok iyi düşün!..

———————————————————

1001 güzel söz

* İnsanlar, sizden onları tenkit etmenizi isterler, fakat asıl istedikleri onları övmenizdir.
William Somerset Maugham

* Yarışı kazananlar her zaman yavaş ve devamlı gidenlerdir.
Acsop

* Öl ve ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir konuksun karanlık yeryüzünde.
Goethe

* Bilirken susmak, bilmezken söylemek denli kötüdür.
Platon

* Rastlantı herşey için büyük bir olanaktır.
B. Franklin

* Kelimelerin de deneyimler kadar önemli olduğunu anlamak bana yıllara mal oldu. Çünkü kelimeler deneyimlerin unutulmamasını sağlar.
Willie Morris



Stop
Muammer Erkul
24 Ocak 2001 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir