Çok şanslısınız, çook… [28 Ağustos 2001 Salı]

Çok şanslısınız, çook…

Bazılarının; “…halbuki sen ne kadar şanslısın, çünkü hep güzel insanlar, gülen yüzler, sevgi dolu kalpler var etrafında…” sözünü diğerlerinden biraz daha fazla duyabileceğini tahmin edebiliyorsunuz, değil mi?..
Konu hazır kalpten malpten açılmışken, bakın size ne anlatacağım… 

Bir gün, bir kalp doktoruna;
“Ne kadar şanslı olduğunu… Çünkü, kendisinin yakınında bulunmayı bile büyük bir şans kabul eden çok sayıda insan olduğunu” söylemiştim…
Ne dedi biliyor musunuz?
Dedi ki:
“Ama benim yanıma, henüz kalbi sağlam iken, sadece ambülans şoförleri geliyor…
Hoş, onların bile bir süre sonra ritmi bozulmaya başlıyor ya!..” 

Bunu böyle paldır küldür anlatmamın sebebi; sizin bu satırları “her iki boyuttan birden” anlayacabilecek erdeme, olgunluğa, kapasiteye sahip olmanızdı elbette…
Bu iki boyuttan malûm ki, birincisi; “Davulun sesi uzaktan hoş gelir…” Peki ya ikinci boyut?.. O da şu:
Dövülen davul sevilmeye de ihtiyaç duyar!.. 

Hadi bakalım, bu laftan sonra 6 ay düşünsün şimdi birileri, kendilerini “davul” yerine koyup!..
Ama insan da takıyor ya bazen… Ben de taktım işte şimdi; “…bazıları şanslı olur, çünkü herkes sever onları” saplantısına… Benden bir “SIR” almak ister misin? Peki öyleyse, aç kulağını:
…..
Kırdaki bir çeşmenin derdini bilir misin?..
İçi yanan, hasretle yapışır dudağına; suya kanansa gider hiç bakmadan ardına!.. 

Ve yani, bir köy çeşmesinin üzüntüsüne de, sevincine de sebep aynıdır…
Sevinir; çünkü her gün boş kovaların geldiğini, dolu kovaların gittiğini görmektedir!..
Hüzünlenir; çünkü her gün boş kovaların geldiğini, dolu kovaların gittiğini görmektedir!.. 

Böyle “çerez” konular hoşunuza gittiğinden hiç birinizin zorlanmadığını biliyorum… Ve biraz daha “derinlere” bakmak için; gözlerimizi iyice açmamız ve nefesimizi “birazcık” tutmamız gerektiğini bildiğinizi de biliyorum…
Sizin hakkınızda doğru düşünmüşüm, değil mi?..

——————————————————

Temel’in de kalbi var

Bir gün hastalanıp doktora gittiğinde, kalbini dinleyen doktor;
“Kalbiniz çok hızlı atıyor, atmaması lâzım” demiş Temel beye.
“Ne yapacağuz?”
“İlaçları kullanıp haftaya tekrar gelin.”
Bir hafta sonra Temel kontrole gitmiş. Kalbi dinleyen doktor, şaşkın; “Hayret, demiş. Kalbinizin atışı neredeyse bitecek kadar azalmış. Bitmemesi lâzım!..”
Kızmış bu lafa bizimki:
“Haçan sen da çok masraflı olaysun uşağum, demiş…
Hadi AT MAMASİNU buldum da, BİT MEMESİNU nereden bulacağım?”

Stop
Muammer Erkul
28 Ağustos 2001 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir